-
ملک برهم زن تو ادهموار زود ** تا بیابی همچو او ملک خلود
- Sen de Edhem gibi devlet ve saltanatı hemencecik terk et de ebedi bir saltanata eriş!
-
خفته بود آن شه شبانه بر سریر ** حارسان بر بام اندر دار و گیر
- İbrahim Edhem, geceleyin tahtında uyumaktaydı. Gözcüler, bekçiler de damda gürültü edip duruyorlardı.
-
قصد شه از حارسان آن هم نبود ** که کند زان دفع دزدان و رنود
- Padişah, bekçilerin hırsızları ve kötü kişileri defetmelerini istemiyordu.
-
او همی دانست که آن کو عادلست ** فارغست از واقعه آمن دلست
- Çünkü kendisinin adâlet sahibi olduğunu, kendisine hiçbir kötülük gelmeyeceğini biliyordu, gönlü emindi.
-
عدل باشد پاسبان گامها ** نه به شب چوبکزنان بر بامها 730
- Muratları, dilekleri koruyan adalettir... Geceleyin damlarda sopalarını kakıp gezen bekçiler değil!
-
لیک بد مقصودش از بانگ رباب ** همچو مشتاقان خیال آن خطاب
- Fakat padişahın, rebap sesini dinlemeden maksadı, iştiyaklar çekenler gibi Allah hitabını hayal etmekti.
-
نالهی سرنا و تهدید دهل ** چیزکی ماند بدان ناقور کل
- Zurna ve davul sesleri, bir parçacık o külli nefirin, kıyamet gününde çalınacak olan Sur’un sesine benzer.
-
پس حکیمان گفتهاند این لحنها ** از دوار چرخ بگرفتیم ما
- Hakîmler, bu musiki nağmelerini göklerin dönüşünden aldık demişlerdir.
-
بانگ گردشهای چرخست این که خلق ** میسرایندش به طنبور و به حلق
- Halkın tamburla çaldığı, ağızla söylediği bu şarkılar, nağmeler, hep göğün hareketinden alınmadır.
-
مومنان گویند که آثار بهشت ** نغز گردانید هر آواز زشت 735
- Müminler derler ki cennetin tesiriyle bütün kötü ve çirkin sesler de latif olur.