English    Türkçe    فارسی   

4
818-827

  • این جهان شهوتی بتخانه‌ایست ** انبیا و کافران را لانه‌ایست
  • Şehvete mensup olan bu âlem de put hanedir... Hem peygamberlere yuvadır, hem kâfirlere!
  • لیک شهوت بنده‌ی پاکان بود ** زر نسوزد زانک نقد کان بود
  • Fakat şehvet, pak kişilere kuldur... Halis altını ateş yakmaz!
  • کافران قلب‌اند و پاکان هم‌چو زر ** اندرین بوته درند این دو نفر 820
  • Kâfirler kalptır, temiz kişilerse altına benzerler. Her iki kısım da bu potanın içindedir.
  • قلب چون آمد سیه شد در زمان ** زر در آمد شد زری او عیان
  • Potaya kalp olan girdi mi hemen kararır... Altın girdi mi altınlığı belli olur.
  • دست و پا انداخت زر در بوته خوش ** در رخ آتش همی خندد رگش
  • Altın, elini kolunu açar da potaya atılır, ateş içinde hoş bir surette gülümser durur!
  • جسم ما روپوش ما شد در جهان ** ما چو دریا زیر این که در نهان
  • Âlemde cismimiz, bizim yüzümüzü örtmektedir... Biz, samanla örtülü deniz gibiyiz!
  • شاه دین را منگر ای نادان بطین ** کین نظر کردست ابلیس لعین
  • Din padişahına toprak diye bakma a bilgisiz! Melûn Şeytan da Âdem’e bu bakışla bakmıştı.
  • کی توان اندود این خورشید را ** با کف گل تو بگو آخر مرا 825
  • Sen söyle bana bakayım... Hiç bu güneş, balçıkla sıvanabilir mi?
  • گر بریزی خاک و صد خاکسترش ** بر سر نور او برآید بر سرش
  • Nura yüzlerce toz toprak döksen yine görünür, yine baş gösterir, parlar!
  • که کی باشد کو بپوشد روی آب ** طین کی باشد کو بپوشد آفتاب
  • Saman da nedir ki suyun yüzünü örtsün! Toprak da kim oluyor ki güneşi kapatabilsin!