-
کی توان اندود این خورشید را ** با کف گل تو بگو آخر مرا 825
- Sen söyle bana bakayım... Hiç bu güneş, balçıkla sıvanabilir mi?
-
گر بریزی خاک و صد خاکسترش ** بر سر نور او برآید بر سرش
- Nura yüzlerce toz toprak döksen yine görünür, yine baş gösterir, parlar!
-
که کی باشد کو بپوشد روی آب ** طین کی باشد کو بپوشد آفتاب
- Saman da nedir ki suyun yüzünü örtsün! Toprak da kim oluyor ki güneşi kapatabilsin!
-
خیز بلقیسا چو ادهم شاهوار ** دود ازین ملک دو سه روزه بر آر
- Kalk ey Belkıs, Ethem gibi padişâhcasına şu iki üç günlük saltanat dumanını dağıt!
-
باقی قصهی ابراهیم ادهم قدسالله سره
- Allah sırrını kutlasın, İbrahim Edhem’in arta kalan hikâyesi
-
بر سر تختی شنید آن نیکنام ** طقطقی و های و هویی شب ز بام
- O iyi adlı, iyi sanlı padişah, bir gece tahtında otururken damda bir tıkırtı, bir hay huy duydu.
-
گامهای تند بر بام سرا ** گفت با خود این چنین زهره کرا 830
- Sarayın damında sert sert adımlar atılıyordu... Kendi kendine kimin ne haddine dedi.
-
بانگ زد بر روزن قصر او که کیست ** این نباشد آدمی مانا پریست
- Sarayın penceresinden “Kim o... bu, insan olamaz, peri olmalı herhalde” diye seslendi.
-
سر فرو کردند قومی بوالعجب ** ما همی گردیم شب بهر طلب
- Hiç görülmemiş bir bölük halk, damdan başlarını indirdiler... Dediler ki: Kaybımız var, gece vakti onu arayıp duruyoruz.
-
هین چه میجویید گفتند اشتران ** گفت اشتر بام بر کی جست هان
- İbrahim Edhem “Ne arıyorsunuz?” dedi. Dediler ki: Develerimizi! İbrahim Edhem “Damda deve arandığını kim görmüş?” deyince,
-
پس بگفتندش که تو بر تخت جاه ** چون همی جویی ملاقات اله
- Dediler ki: “Peki... Öyleyse sen taht üstünde oturur, padişahlık ederken Allah’ı bulmayı nasıl arıyor, nasıl umuyorsun?”