-
بر سر تختی شنید آن نیکنام ** طقطقی و های و هویی شب ز بام
- O iyi adlı, iyi sanlı padişah, bir gece tahtında otururken damda bir tıkırtı, bir hay huy duydu.
-
گامهای تند بر بام سرا ** گفت با خود این چنین زهره کرا 830
- Sarayın damında sert sert adımlar atılıyordu... Kendi kendine kimin ne haddine dedi.
-
بانگ زد بر روزن قصر او که کیست ** این نباشد آدمی مانا پریست
- Sarayın penceresinden “Kim o... bu, insan olamaz, peri olmalı herhalde” diye seslendi.
-
سر فرو کردند قومی بوالعجب ** ما همی گردیم شب بهر طلب
- Hiç görülmemiş bir bölük halk, damdan başlarını indirdiler... Dediler ki: Kaybımız var, gece vakti onu arayıp duruyoruz.
-
هین چه میجویید گفتند اشتران ** گفت اشتر بام بر کی جست هان
- İbrahim Edhem “Ne arıyorsunuz?” dedi. Dediler ki: Develerimizi! İbrahim Edhem “Damda deve arandığını kim görmüş?” deyince,
-
پس بگفتندش که تو بر تخت جاه ** چون همی جویی ملاقات اله
- Dediler ki: “Peki... Öyleyse sen taht üstünde oturur, padişahlık ederken Allah’ı bulmayı nasıl arıyor, nasıl umuyorsun?”
-
خود همان بد دیگر او را کس ندید ** چون پری از آدمی شد ناپدید 835
- İşte bu oldu, bundan sonra bir daha İbrahim Edhem’i kimse görmedi... Peri gibi insanların gözünden kayboldu!
-
معنیاش پنهان و او در پیش خلق ** خلق کی بینند غیر ریش و دلق
- Kendisi, halkın gözü önündeydi ama manası gizliydi... Halk, sakaldan, hırkadan başka neyi görür ki?
-
چون ز چشم خویش و خلقان دور شد ** همچو عنقا در جهان مشهور شد
- Kendi gözünden de kayboldu, halkın gözünden de... İşte ondan sonra zümrüdü anka gibi âlemde meşhur oldu.
-
جان هر مرغی که آمد سوی قاف ** جملهی عالم ازو لافند لاف
- Hangi kuşun canı, Kaf dağına geldiyse bütün âlem onu söyler, ondan bahseder.