-
پس بگفتندش که تو بر تخت جاه ** چون همی جویی ملاقات اله
- Dediler ki: “Peki... Öyleyse sen taht üstünde oturur, padişahlık ederken Allah’ı bulmayı nasıl arıyor, nasıl umuyorsun?”
-
خود همان بد دیگر او را کس ندید ** چون پری از آدمی شد ناپدید 835
- İşte bu oldu, bundan sonra bir daha İbrahim Edhem’i kimse görmedi... Peri gibi insanların gözünden kayboldu!
-
معنیاش پنهان و او در پیش خلق ** خلق کی بینند غیر ریش و دلق
- Kendisi, halkın gözü önündeydi ama manası gizliydi... Halk, sakaldan, hırkadan başka neyi görür ki?
-
چون ز چشم خویش و خلقان دور شد ** همچو عنقا در جهان مشهور شد
- Kendi gözünden de kayboldu, halkın gözünden de... İşte ondan sonra zümrüdü anka gibi âlemde meşhur oldu.
-
جان هر مرغی که آمد سوی قاف ** جملهی عالم ازو لافند لاف
- Hangi kuşun canı, Kaf dağına geldiyse bütün âlem onu söyler, ondan bahseder.
-
چون رسید اندر سبا این نور شرق ** غلغلی افتاد در بلقیس و خلق
- Bu doğu nuru da Sebe’e vurunca Belkıs’a da, oradaki halka da bir velveledir düştü!
-
روحهای مرده جمله پر زدند ** مردگان از گور تن سر بر زدند 840
- Ölmüş ruhların hepsi dirildiler, kanat çırptılar... Öldüler, ten mezarlarından başkaldırdılar!
-
یک دگر را مژده میدادند هان ** نک ندایی میرسد از آسمان
- Birbirlerine “Bak... Gökten bir sestir geldi” diye müjde vermeye başladılar.
-
زان ندا دینها همیگردند گبز ** شاخ و برگ دل همی گردند سبز
- O sesten dinler gürbüzleşti... Gönüllerin dalları, yaprakları yeşerdi!
-
از سلیمان آن نفس چون نفخ صور ** مردگان را وا رهانید از قبور
- Süleyman’dan gelen o nefes, Sur üfürülmüş gibi ölüleri mezarlarından kurtardı.