-
باغها و قصرها و آب رود ** پیش چشم از عشق گلحن مینمود 865
- Bağlar, köşkler, ırmaklar, aşk yüzünden gözüne külhan gibi görünüyordu.
-
عشق در هنگام استیلا و خشم ** زشت گرداند لطیفان را به چشم
- Aşk, kızıştı da akın etti mi bütün güzeller, göze çirkin görünür.
-
هر زمرد را نماید گندنا ** غیرت عشق این بود معنی لا
- Aşk gayreti, zümrüdü bile insanın gözüne pırasa kadar adi gösterir... İşte “Lâ”nın manası budur.
-
لااله الا هو اینست ای پناه ** که نماید مه ترا دیگ سیاه
- Ey sığınacak yer arayan, “Lâ ilâhe illâ Hû” budur... Ay bile sana kararmış çömlek gibi görünür!
-
هیچ مال و هیچ مخزن هیچ رخت ** می دریغش نامد الا جز که تخت
- Belkıs da hiçbir mala hiçbir hazineye, hiçbir değerli şeye ehemmiyet vermiyordu... Yalnız tahtından geçememişti.
-
پس سلیمان از دلش آگاه شد ** کز دل او تا دل او راه شد 870
- Süleyman, Belkıs’ın gönlündekini anladı... Çünkü Süleyman’ın gönlünden Belkıs’ın gönlüne yol olmuştu!
-
آن کسی که بانگ موران بشنود ** هم فغان سر دوران بشنود
- Karıncaların sesini bile duyan, elbette uzaktakilerin feryadını da duyar.
-
آنک گوید راز قالت نملة ** هم بداند راز این طاق کهن
- “Bir karınca dedi ki” sırrını söyleyen, bu köhne kemerin, bu eski dünyanın sırrını da bilir.
-
دید از دورش که آن تسلیم کیش ** تلخش آمد فرقت آن تخت خویش
- Uzaktan gördü ki o kendisini bile teslim eden Belkıs’a, yalnız tahtından ayrılmak acı geliyor!
-
گر بگویم آن سبب گردد دراز ** که چرا بودش به تخت آن عشق و ساز
- Bunun sebebini söylesem, tahtına neden bu kadar âşıktı... Anlatmaya kalkışsam söz uzar.