-
خبث و ظلم و جور چندان ساختند ** که مرا از شر به خیر انداختند
- O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
-
هر گهی که رو به دنیا کردمی ** من ازیشان زخم و ضربت خوردمی
- Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim, dayaklar yedim.
-
کردمی از زخم آن جانب پناه ** باز آوردندمی گرگان به راه
- Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... Beni o kurtlar yola getirirlerdi.
-
چون سببساز صلاح من شدند ** پس دعاشان بر منست ای هوشمند 90
- Benim iyiliğime sebep oldular... Ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!”
-
بنده مینالد به حق از درد و نیش ** صد شکایت میکند از رنج خویش
- Kul dertten, elemden Allah’a sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikâyette bulunur.
-
حق همی گوید که آخر رنج و درد ** مر ترا لابه کنان و راست کرد
- Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu,
-
این گله زان نعمتی کن کت زند ** از در ما دور و مطرودت کند
- Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikâyette bulun!
-
در حقیقت هر عدو داروی تست ** کیمیا و نافع و دلجوی تست
- Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
-
که ازو اندر گریزی در خلا ** استعانت جویی از لطف خدا 95
- Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin.
-
در حقیقت دوستانت دشمناند ** که ز حضرت دور و مشغولت کنند
- Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!