-
این حلیمهی سعدی از اومید تو ** آمد اندر ظل شاخ بید تو
- Sad kabilesinden olan Halime, derdine derman olacağını umarak senin gölgene gelip sığındı.
-
که ازو فرزند طفلی گم شدست ** نام آن کودک محمد آمدست
- Onun bir küçük çocuğu kaybolmuş... Adı Muhammed’miş!” dedi.
-
چون محمد گفت آن جمله بتان ** سرنگون گشت و ساجد آن زمان 955
- Arap, Muhammed der demez derhal bütün putlar yere kapandılar, secde ettiler.
-
که برو ای پیر این چه جست و جوست ** آن محمد را که عزل ما ازوست
- “A ihtiyar, Muhammed’i ne çeşit arayış bu? Biz onun yüzünden işten kalacak, hor hakir olacağız!
-
ما نگون و سنگسار آییم ازو ** ما کساد و بیعیار آییم ازو
- Biz onun yüzünden yüz üstü düşeceğiz, taşlanacağız... Onun yüzünden kârımıza kesat gelecek, ayarımız mahvolacak!
-
آن خیالاتی که دیدندی ز ما ** وقت فترت گاه گاه اهل هوا
- Fetret zamanında hevâ ve heves ehlinin arada bir bizden gördükleri o hayaller,
-
گم شود چون بارگاه او رسید ** آب آمد مر تیمم را درید
- Onun devri gelince yok olacak... Su görününce teyemmümün hükmü kalmayacak!
-
دور شو ای پیر فتنه کم فروز ** هین ز رشک احمدی ما را مسوز 960
- A ihtiyar, uzaklaş bizden sınama ateşini alevlendirme; Ahmed’in kıskançlığıyla bizi yakma!
-
دور شو بهر خدا ای پیر تو ** تا نسوزی ز آتش تقدیر تو
- Allah aşkına uzaklaş ey ihtiyar... Uzaklaş da takdir ateşi, seni de bizimle beraber yakmasın!
-
این چه دم اژدها افشردنست ** هیچ دانی چه خبر آوردنست
- Biliyor musun ki bu, âdeta ejderhanın kuyruğunu sıkmaktır... hiç biliyor musun, bu ne çeşit haber getiriştir?