English    Türkçe    فارسی   

4
993-1002

  • آنک فضل تو درین طفلیش داد ** کس نشان ندهد به صد ساله جهاد
  • Bu çocuğa ihsan ettiğin faziletleri, birisi yüzyıl mücadelede bulunsa elde edemez”, nişanesini bile bulamaz.
  • چون یقین دیدم عنایتهای تو ** بر وی او دریست از دریای تو
  • Senin ona olan inayetlerini iyice gördüm... Anladım ki o senin denizinin biricik incisi!
  • من هم او را می شفیع آرم به تو ** حال او ای حال‌دان با من بگو 995
  • Ben de işte sana onu şefaatçi getirmedeyim... Onun yüzü suyu hürmetine ey herkesin halini bilen Allah, o ne haldedir; bana bildir!
  • از درون کعبه آمد بانگ زود ** که هم‌اکنون رخ به تو خواهد نمود
  • Kâbe içinden derhal bir ses geldi: “şimdi sana yüz gösterecek!
  • با دو صد اقبال او محظوظ ماست ** با دو صد طلب ملک محفوظ ماست
  • O yüzlerce devletle bizden nasip almıştır... Yüzlerce bölük melek, onu korumadadır.
  • ظاهرش را شهره‌ی گیهان کنیم ** باطنش را از همه پنهان کنیم
  • Onun zahirini, âleme meşhur edeceğiz... bâtınını da herkes den gizleyeceğiz!
  • زر کان بود آب و گل ما زرگریم ** که گهش خلخال و گه خاتم بریم
  • Su ve toprak altın madeniydi; bizse kuyumcuyuz... Gâh onu halhal yaparız, gâh yüzük!
  • گه حمایلهای شمشیرش کنیم ** گاه بند گردن شیرش کنیم 1000
  • Gâh kılıç bağı yaparız... Gâh aslanın boynuna tasma!
  • گه ترنج تخت بر سازیم ازو ** گاه تاج فرقهای ملک‌جو
  • Gâh onu tahtı bezeyen turunç yaparız, gâh devlet isteyen padişahların başına taç ederiz!
  • عشقها داریم با این خاک ما ** زانک افتادست در قعده‌ی رضا
  • Bu toprakla aşklarımız vardır bizim... Çünkü o rıza ka’desine oturmuştur.