قرض ده زین دولت اندر اقرضوا ** تا که صد دولت ببینی پیش رو
“Borç verin” emrine uy da bu devletten borç ver. Bu suretle önünde yüzlerce devlet görürsün.
اندکی زین شرب کم کن بهر خویش ** تا که حوض کوثری یابی به پیش
Bu içilen şeyden, biraz iç de önünde kevser havuzunu bulasın.
جرعه بر خاک وفا آنکس که ریخت ** کی تواند صید دولت زو گریخت
Vefa toprağına bir yudumcuk döken kişiden devlet avı, nasıl olur da kaçabilir?
خوش کند دلشان که اصلح بالهم ** رد من بعد التوی انزالهم 1005
Tanrı, onları gönüllerini hoş eder. “Özleri doğrulmuştur halistir” Tanrı, onlara ihsan ettikleri şeyleri, o şeyler mahvolup bittikten sonra yine ihsan eder.
ای اجل وی ترک غارتساز ده ** هر چه بردی زین شکوران باز ده
Ey ecel, ey köyü yağmalayan , bu şükreden kullardan ne aldıysan geri ver der.
وا دهد ایشان بنپذیرند آن ** زانک منعم گشتهاند از رخت جان
Ecel verir, verir ama onu kabul etmezler. Çünkü can nimetleriyle nimetlenmişlerdir.
صوفییم و خرقهها انداختیم ** باز نستانیم چون در باختیم
Biz sofiyiz, hırkalarımızı attık. Mademki oynayıp yutulduk, artık geri almayız.
ما عوض دیدیم آنگه چون عوض ** رفت از ما حاجت و حرص و غرض
Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik; bizden ihtiyaç, hırs ve garez gitti.
ز آب شور و مهلکی بیرون شدیم ** بر رحیق و چشمهی کوثر زدیم 1010
Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı duru suya, kevser kaynağına atıldık. Ey alem başkalarına ettiğin şeyler, vefasızlıktır, hiledir, aşırı nazdır.
آنچ کردی ای جهان با دیگران ** بیوفایی و فن و ناز گران
Biz, verdiğimiz şeylere karşılık ihsanlar elde ettik bütün onları, senin başına döktük.