-
سبلت تزویر دنیا بر کنند ** خیمه را بر باروی نصرت زنند
- Dünya yalanının bıyığını koparırlar, otağlarını yardım burcunun ta üstüne kurarlar.
-
این شهیدان باز نو غازی شدند ** وین اسیران باز بر نصرت زدند 1015
- Bu şehitler yine yeni baştan gazi olurlar. Bu tutsaklar yine yardım elde ederler.
-
سر برآوردند باز از نیستی ** که ببین ما را گر اکمه نیستی
- Sonra yine yeni baştan yokluktan baş gösterirler de anadan doğma kör değilsen gör derler.
-
تا بدانی در عدم خورشیدهاست ** وآنچ اینجا آفتاب آنجا سهاست
- Sen de bu suretle bil ki yoklukta güneşler vardır. Burada güneş sayılan, orada süha yıldızıdır.
-
در عدم هستی برادر چون بود ** ضد اندر ضد چون مکنون بود
- Kardeş yoklukta varlık nasıl olur? Zıt, zıddın içine nasıl girer sığışır?
-
یخرج الحی من المیت بدان ** که عدم آمد امید عابدان
- “Ölüden diri çıkarır” hükmünü bil. Yokluk ibadet edenlerin ümididir.
-
مرد کارنده که انبارش تهیست ** شاد و خوش نه بر امید نیستیست 1020
- Ambarı boş olan ekinci, yokluk ümidi ile neşelenmez mi?
-
که بروید آن ز سوی نیستی ** فهم کن گر واقف معنیستی
- O yokluktan tohum bitecek, mahsul verecek diye sevinmez mi? Bu işi anladıysan düşün bak.
-
دم به دم از نیستی تو منتظر ** که بیابی فهم و ذوق آرام و بر
- Sen de an be an yokluktan anlayış, zevk, huzur ve ihsan bulmayı beklemektesin.
-
نیست دستوری گشاد این راز را ** ورنه بغدادی کنم ابخاز را
- Bu sırrı açığa vurmaya izin yok. Yoksa (değersiz bir şehir olan) Ebhaz’ı bir Bağdat haline getirirdim.