-
تو اندش پوشید هیچ از دیدهها ** وز طراوت دادن پوسیدهها
- Bir adam güneşi örtebilir, gözlerden gizleyebilir mi? Onun tazeliğini pörsütür onu soldurabilir mi?
-
یا ز نور بیحدش توانند کاست ** یا به دفع جاه او توانند خاست
- Yahut haddi sonu olmayan nurunu eksiltebilir mi? Yahut da onu mertebesinden indirebilir mi?
-
هر کسی کو حاسد کیهان بود ** آن حسد خود مرگ جاویدان بود
- Ululara haset edene o haset ebedi bir ölümdür.
-
قدر تو بگذشت از درک عقول ** عقل اندر شرح تو شد بوالفضول 15
- Senin kadrin, rütbense akılların anlayacağı dereceyi çoktan geçti. Akıl, seni anlatmada şaşırdı, aciz kaldı.
-
گر چه عاجز آمد این عقل از بیان ** عاجزانه جنبشی باید در آن
- Gerçi bu akıl, anlatmada aciz oldu ama yine de acizcesine anlatması gerek.
-
ان شیا کله لا یدرک ** اعلموا ان کله لا یترک
- Çünkü hepsi anlaşılmayan bir şey bilin ki atılıvermez.
-
گر نتانی خورد طوفان سحاب ** کی توان کردن بترک خورد آب
- Bulutunun tufanını içemezsen su içmeyi nasıl terk edersin?
-
راز را گر مینیاری در میان ** درکها را تازه کن از قشر آن
- Sırrı atıp ortaya koyamazsan kabuklarını anlat, onunla anlayışları tazele!
-
نطقها نسبت به تو قشرست لیک ** پیش دیگر فهمها مغزست نیک 20
- Sözler sana göre kabuklardan ibarettir ama başka anlayışlara göre tamamıyla içtir.
-
آسمان نسبت به عرش آمد فرود ** ورنه بس عالیست سوی خاکتود
- Gök arşa göre aşağıdadır ama bu bir yığın toprağa göre pek yücedir.