-
در نعیم فانی مال و جسد ** چون همیسوزند عامه از حسد
- Halk geçici mal ve beden uğruna hasetten yanıp duruyor.
-
پادشاهان بین که لشکر میکشند ** از حسد خویشان خود را میکشند
- Padişahlara baksana. Haset yüzünden ordu çekip akrabalarını öldürüyorlar.
-
عاشقان لعبتان پر قذر ** کرده قصد خون و جان همدگر
- Pislikle dolu düzenbaz aşılar, birbirlerinin kanına, canına kastediyorlar.
-
ویس و رامین خسرو و شیرین بخوان ** که چه کردند از حسد آن ابلهان
- Vise’nin, Ramin’in, Husrev’in, Şirin’in hikayelerini oku, o ahmakların haset yüzünden neler yaptıklarını gör.
-
که فنا شد عاشق و معشوق نیز ** هم نه چیزند و هواشان هم نه چیز 1205
- Aşık da yok oldu, maşuk da. Zaten onlar da bir şey değillerdi, aşk ve hevesleri de.
-
پاک الهی که عدم بر هم زند ** مر عدم را بر عدم عاشق کند
- O temiz Tanrı’dır ki yoku yoka aşık eder, yoklukları birbirine vurur, işler çıkarır.
-
در دل نهدل حسدها سر کند ** نیست را هست این چنین مضطر کند
- Gönlü perişan aşığın gönlünde hasetler baş gösterir. Var olan, yoku bu çeşit güçlüklere sokar, böyle mecbur eder.
-
این زنانی کز همه مشفقتراند ** از حسد دو ضره خود را میخورند
- Herkesten ziyade merhametli, esirgeyici olan şu kadınlar yok mu? Öyle olduğu halde iki ortak hasetten birbirini yer.
-
تا که مردانی که خود سنگیندلند ** از حسد تا در کدامین منزلند
- Taş yürekli erkekleri düşün, artık haset yüzünden onlar da ne hale düşerler, bir kıyas et.
-
گر نکردی شرع افسونی لطیف ** بر دریدی هر کسی جسم حریف 1210
- Şeriat, latif afsun okumasaydı herkes, düşmanının bedenini yırtar, paramparça ederdi.