-
او حملناهم بود فیالبر و بس ** آنک محمولست در بحر اوست کس 1295
- O, ancak karada “Onları yüklendik” sırrına mazhardır. Asıl adam, yükleri denizde yüklenendir.
-
بخشش بسیار دارد شه بدو ** ای شده در وهم و تصویری گرو
- Koş ey vehme, surete kapılmış adam, padişahında bir çok ihsan ve lütufları vardır.
-
آن مرید ساده از تقلید نیز ** گریهای میکرد وفق آن عزیز
- O saf ve bön mürit de, o azize uydu da taklitle ağlamaya koyuldu.
-
او مقلدوار همچون مرد کر ** گریه میدید و ز موجب بیخبر
- O mukallit de sağır adam gibi ağlayanı gördü, sebebinden haberi olmaksızın ağlamaya başladı.
-
چون بسی بگریست خدمت کرد و رفت ** از پیش آمد مرید خاص تفت
- Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.
-
گفت ای گریان چو ابر بیخبر ** بر وفاق گریهی شیخ نظر 1300
- Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan!
-
الله الله الله ای وافی مرید ** گر چه درتقلید هستی مستفید
- Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama,
-
تا نگویی دیدم آن شه میگریست ** من چو او بگریستم که آن منکریست
- O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
-
گریهی پر جهل و پر تقلید و ظن ** نیست همچون گریهی آن متمن
- Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
-
تو قیاس گریه بر گریه مساز ** هست زین گریه بدان راه دراز
- Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.