-
اقرضوا الله قرض ده زین برگ تن ** تا بروید در عوض در دل چمن
- “Allah’ya borç verin.” Sen de bu ten ağzından borç ver de karşılığında gönlünde yeşillikler bitsin.
-
قرض ده کم کن ازین لقمهی تنت ** تا نماید وجه لا عین رات
- Borç ver de bu ten lokmasını azalt, bu suretle de “Gözlerin görmediği” yüz görünsün.
-
تن ز سرگین خویش چون خالی کند ** پر ز مشک و در اجلالی کند
- Ten kendisini pislikten arıtırsa ululuk misk ve incileriyle dolar.
-
زین پلیدی بدهد و پاکی برد ** از یطهرکم تن او بر خورد
- Böyle adam şu pislikten kurtulur, temizliğe ulaşır, bedeni, “Allah sizi, kirlerden temizlemeyi diler” sırrına ulaşır.
-
دیو میترساندت که هین و هین ** زین پشیمان گردی و گردی حزین 150
- Fakat Şeytan, “Sakın sakın bundan pişman olur hüzne düşersin.
-
گر گدازی زین هوسها تو بدن ** بس پشیمان و غمین خواهی شدن
- Bedeninden bu hevesleri giderir, bunları eritirsen çok pişman olur derde düşersin.
-
این بخور گرمست و داروی مزاج ** وآن بیاشام از پی نفع و علاج
- Şunu ye hararet verir, mizaca devadır; şunu da faydalanmak için iç, ilaçtır.
-
هم بدین نیت که این تن مرکبست ** آنچ خو کردست آنش اصوبست
- Hem de şu niyete düş. Bu beden binektir, neye alıştıysa vermek, daha doğru bir iştir.
-
هین مگردان خو که پیش آید خلل ** در دماغ و دل بزاید صد علل
- Sakın açlığa alışma; sıhhatin bozulur, beyninde, kalbinde yüzlerce illet meydana gelir” der.
-
این چنین تهدیدها آن دیو دون ** آرد و بر خلق خواند صد فسون 155
- O alçak Şeytan, bu çeşit tehditlerle gelir, halka yüzlerce afsun okur.