-
هر چه یابی مر ترا یغماش کن ** سر او را بر ندیمان فاش کن
- Ne bulursan yağma et, sırrını da kapı yoldaşlarına aç.
-
با چنین اکرام و لطف بیعدد ** از لیمی سیم و زر پنهان کند
- Bizden bu kadar ikramlar gördüğü, sayısız lütuflarımıza nail olduğu halde hasisliğinden altın gümüş biriktiriyor ha!
-
مینماید او وفا و عشق و جوش ** وانگه او گندمنمای جوفروش 1865
- Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey!
-
هر که اندر عشق یابد زندگی ** کفر باشد پیش او جز بندگی
- Sevgide dirilik bulana kulluktan başka her şey haramdır, dedi.
-
نیمشب آن میر با سی معتمد ** در گشاد حجرهی او رای زد
- Gece yarısı o bey, otuz tane güvenilir adamla Eyaz’ın odasını açmaya gitti.
-
مشعله بر کرده چندین پهلوان ** جانب حجره روانه شادمان
- Bunca yiğit meşaleler yakmışlar, sevinerek odaya gidiyorlar.
-
که امر سلطانست بر حجره زنیم ** هر یکی همیان زر در کش کنیم
- Padişahın emri bu. Odayı açacak, altın torbalarını alacağız diyorlardı.
-
آن یکی میگفت هی چه جای زر ** از عقیق و لعل گوی و از گهر 1870
- Onların birisi hey gidi hey diyordu, altın da nedir? Akik, lâl ve inciden haber ver.
-
خاص خاص مخزن سلطان ویست ** بلک اکنون شاه را خود جان ویست
- Çünkü Padişah mahzeninin en has kulu o. Hatta bu güz o padişaha can mesabesinde.
-
چه محل دارد به پیش این عشیق ** لعل و یاقوت و زمرد یا عقیق
- Böyle bir sevgiye karsı yakutun, lâl-in akikin sözü mü olur?