English    Türkçe    فارسی   

5
1865-1874

  • می‌نماید او وفا و عشق و جوش  ** وانگه او گندم‌نمای جوفروش  1865
  • Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey!
  • هر که اندر عشق یابد زندگی  ** کفر باشد پیش او جز بندگی 
  • Sevgide dirilik bulana kulluktan başka her şey haramdır, dedi.
  • نیم‌شب آن میر با سی معتمد  ** در گشاد حجره‌ی او رای زد 
  • Gece yarısı o bey, otuz tane güvenilir adamla Eyaz’ın odasını açmaya gitti.
  • مشعله بر کرده چندین پهلوان  ** جانب حجره روانه شادمان 
  • Bunca yiğit meşaleler yakmışlar, sevinerek odaya gidiyorlar.
  • که امر سلطانست بر حجره زنیم  ** هر یکی همیان زر در کش کنیم 
  • Padişahın emri bu. Odayı açacak, altın torbalarını alacağız diyorlardı.
  • آن یکی می‌گفت هی چه جای زر  ** از عقیق و لعل گوی و از گهر  1870
  • Onların birisi hey gidi hey diyordu, altın da nedir? Akik, lâl ve inciden haber ver.
  • خاص خاص مخزن سلطان ویست  ** بلک اکنون شاه را خود جان ویست 
  • Çünkü Padişah mahzeninin en has kulu o. Hatta bu güz o padişaha can mesabesinde.
  • چه محل دارد به پیش این عشیق  ** لعل و یاقوت و زمرد یا عقیق 
  • Böyle bir sevgiye karsı yakutun, lâl-in akikin sözü mü olur?
  • شاه را بر وی نبودی بد گمان  ** تسخری می‌کرد بهر امتحان 
  • Padişahın ondan şüphesi yoktu. Sınama için bir latifeye girişmişti.
  • پاک می‌دانستش از هر غش و غل  ** باز از وهمش همی‌لرزید دل 
  • Onu her türlü gıllugıştan temiz biliyordu. Fakat yine de vehmimden gönlü titriyordu.