English    Türkçe    فارسی   

5
1946-1955

  • در مقام سنگی آنگاهی انا  ** وقت مسکین گشتن تست وفنا 
  • Hem hala taşsın, hem de ben diyor, varlık güdüyorsun. Halbuki senin yoksullanmanın, yok olmanın tam zamanı.
  • کبر زان جوید همیشه جاه و مال  ** که ز سرگینست گلحن را کمال 
  • Kafir, daima mal ve mevki arar. Çünkü külhan, fışkı ile tavlanır.
  • کین دو دایه پوست را افزون کنند  ** شحم و لحم و کبر و نخوت آکنند 
  • Bu iki dadı, mal ve mevki, deriyi şişirir, yağla etle, kibirle, benlikle doldurur.
  • دیده را بر لب لب نفراشتند  ** پوست را زان روی لب پنداشتند 
  • Kafirler gözlerini isin içine atmadılar da o yüzden deriyi iç sandılar.
  • پیش‌وا ابلیس بود این راه را  ** کو شکار آمد شبیکه‌ی جاه را  1950
  • Bu yola kılavuz İblistir. Çünkü mevki tuzağına ilk avlanan odur.
  • مال چون مارست و آن جاه اژدها  ** سایه‌ی مردان زمرد این دو را 
  • Mal yılana benzer mevki ise ejderhadır. Tanrı erlerinin gölgesi bu ikisine de zümrüttür.
  • زان زمرد مار را دیده جهد  ** کور گردد مار و ره‌رو وا رهد 
  • Yılanın o zümrütten gözü kamaşır, kör olur; yolcu da kurtulur.
  • چون برین ره خار بنهاد آن رئیس  ** هر که خست او گفته لعنت بر بلیس 
  • O ulu, yani İblis, önce bu yola diken döşemiştir. Onun için her incinen, lanet şeytana der.
  • یعنی این غم بر من از غدر ویست  ** غدر را آن مقتدا سابق‌پیست 
  • Yani bu dert, bana onun hilesinden geldi. Hilede ilk önce ayak olan odur demek ister.
  • بعد ازو خود قرن بر قرن آمدند  ** جملگان بر سنت او پا زدند  1955
  • Ondan sonra nice zamanlar geçmiş, niceleri gelip gitmiş, fakat herkes, onun yoluna ayak basmıştır.