-
شاه قاصد گفت هین احوال چیست ** که بغلتان از زر و همیان تهیست 2080
- Padişah mahsustan fikrini gizleyerek onlara “Hayrola koltuklarınızda ne altın var, ne torba.
-
ور نهان کردید دینار و تسو ** فر شادی در رخ و رخسار کو
- Paralarla ağır kumaşları gizlediyseniz yüzünüzdeki neşe nerede? dedi.
-
گرچه پنهان بیخ هر بیخ آورست ** برگ سیماهم وجوهم اخضرست
- Kök, gizlice ürer, kök verir ama “Eseri, yüzlerinde görünür” yaprağı yemyeşildir.
-
آنچ خورد آن بیخ از زهر و ز قند ** نک منادی میکند شاخ بلند
- Yücelmiş dal, o kökün zehirden, şekerden ne yediyse, yediklerini bağıra,bağıra ilan eder.
-
بیخ اگر بیبرگ و از مایه تهیست ** برگهای سبز اندر شاخ چیست
- Kökte bir maya bir sermaye yoksa daldaki bu yeşil yapraklar nedir?
-
بر زبان بیخ گل مهری نهد ** شاخ دست و پا گواهی میدهد 2085
- Toprak, kökün ağzını mühürlese bile el ve ayak dalları tanıklık verir.
-
آن امینان جمله در عذر آمدند ** همچو سایه پیش مه ساجد شدند
- O emin adamlar, hep birden gölge gibi Padişahın huzurunda secde edip özür getirdiler.
-
عذر آن گرمی و لاف و ما و من ** پیش شه رفتند با تیغ و کفن
- O kızgınlığın, o benlik davasının mazur görülmesini niyaz etmek için huzura kılıç ve kefenle gittiler.
-
از خجالت جمله انگشتان گزان ** هر یکی میگفت کای شاه جهان
- Utançlarından her biri parmaklarını ısırıyorlardı. Her biri cihan padişahı diyordu.
-
گر بریزی خون حلالستت حلال ** ور ببخشی هست انعام و نوال
- Kanımızı dökersen sana helaldir. Canımızı bağışlarsan bu da bir nimettir, bir lütuf ve ihsandır.