English    Türkçe    فارسی   

5
2113-2122

  • گفت من دانم عطای تست این  ** ورنه من آن چارقم و آن پوستین 
  • Padişah bu sözleri söyleyince Eyaz dedi ki: Padişahım, bu lütuf ve ihsan, senin lütuf ve ihsanındır. Bunu böyle bilirim ben, ancak o çarıkla posttan ibaretim.
  • بهر آن پیغامبر این را شرح ساخت  ** هر که خود بشناخت یزدان را شناخت 
  • Onun için Peygamber bunu anlattı, dedi ki: Kim kendisini bilirse Tanrısını bilir.
  • چارقت نطفه‌ست و خونت پوستین  ** باقی ای خواجه عطای اوست این  2115
  • Çarığın menidir, kanın post. Hocam bundan ötesi hep onun ihsanı.
  • بهر آن دادست تا جویی دگر  ** تو مگو که نیستش جز این قدر 
  • Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
  • زان نماید چند سیب آن باغبان  ** تا بدانی نخل و دخل بوستان 
  • Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
  • کف گندم زان دهد خریار را  ** تا بداند گندم انبار را 
  • Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
  • نکته‌ای زان شرح گوید اوستاد  ** تا شناسی علم او را مستزاد 
  • Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
  • ور بگویی خود همینش بود و بس  ** دورت اندازد چنانک از ریش خس  2120
  • Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır.
  • ای ایاز اکنون بیا و داده ده  ** داد نادر در جهان بنیاد نه 
  • Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
  • مجرمانت مستحق کشتن‌اند  ** وز طمع بر عفو و حلمت می‌تنند 
  • Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.