-
ابر را گوید ببر جای خوشش ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش
- Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
-
راههای مختلف میراندش ** تا رساند سوی بحر بیحدش 220
- Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır.
-
خود غرض زین آب جان اولیاست ** کو غسول تیرگیهای شماست
- Bu sudan maksat velilerin canıdır. O can, sizin kirliliklerinizi iyiden iyiye yıkar, arıtır.
-
چون شود تیره ز غدر اهل فرش ** باز گردد سوی پاکی بخش عرش
- Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldı mı yine arşa, temizlik bağışlayana gider.
-
باز آرد زان طرف دامن کشان ** از طهارات محیط او درسشان
- Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.
-
ز اختلاط خلق یاید اعتدال ** آن اسفر جوید که ارحنا یا بلال
- Halkla karışmadan yoruldu mu o sefer “ey Bilal, sesinle bize bir huzur ver, bir istirahat ver.”
-
ای بلال خوش نوای خوش صهیل ** میذنه بر رو بزن طبل رحیل 225
- Ey güzel sesli Bilal ezan okunan yere çık, göç davulunu çal der.
-
جان سفر رفت و بددن اندر قیام ** وقت رجعت زین سبب گوید سلام
- Can sefere gitti beden kıyamda. Bu yüzden namaz bitince selam verilir işte.
-
از تیمم وا رهاند جمله را ** وز تحری طالبان قبله را
- Herkesi teyemmüm kurtarır, kıble arayanları aramaktan vaz geçirir, kıbleyi gösterir.
-
این مثل چون واسطهست اندر کلام ** واسطه شرطست بهر فهم عام
- Bu misal getirme söz arasında bir vasıtadır. Herkesin anlaması için vasıta şarttır.