-
من بگویم وصف تو تا ره برند ** پیش از آن کز فوت آن حسرت خورند
- Seni kaybettiklerinden, fırsatı kaçırdıklarından dolayı hasrete düşmeden ben onlara seni öveyim de yol bulsunlar.
-
نور حقی و به حق جذاب جان ** خلق در ظلمات وهماند و گمان
- Sen Allah nurusun. Canı, Allah’ya kuvvetle çeker durursun. Halksa vehim ve şüphe karanlıklarındadır.
-
شرط تعظیمست تا این نور خوش ** گردد این بیدیدگان را سرمهکش
- Bu güzelim nurun, şu gözsüzlere sürme çekmesi için şart, o nuru ululamaktır.
-
نور یابد مستعد تیزگوش ** کو نباشد عاشق ظلمت چو موش 25
- Delik kulaklı istidat sahibi, nuru bulur. Çünkü o fare gibi karanlığa aşık değildir.
-
سستچشمانی که شب جولان کنند ** کی طواف مشعلهی ایمان کنند
- Geceleri dönüp dolaşan çipiller, nasıl olur da iman meşalesini tavaf edebilirler?
-
نکتههای مشکل باریک شد ** بند طبعی که ز دین تاریک شد
- Müşkül ve ince nükteler din nuruna ulaşmamış, karanlıkta kalmış kişilere, tabii bir bağdır.
-
تا بر آراید هنر را تار و پود ** چشم در خورشید نتواند گشود
- Böyle adam kendi hünerini örmek, bezemek için güneşe göz açamaz.
-
همچو نخلی برنیارد شاخها ** کرده موشانه زمین سوراخها
- Hurma gibi göklere dal budak salamaz da köstebek gibi yeri delik deşik eder.
-
چار وصفست این بشر را دلفشار ** چارمیخ عقل گشته این چهار 30
- İnsan için, iç sıkıcı dört şey vardır; bu dört şey aklın çarmıhı kesilmiştir.
-
تفسیر خذ اربعة من الطیر فصرهن الیک
- “Dört kuş al, onları yanına topla” ayetinin tefsiri”
-
تو خلیل وقتی ای خورشیدهش ** این چهار اطیار رهزن را بکش
- Ey idraki güneşe benzeyen, sen vaktin Halil’isin. Bu yol kesen dört kuşu öldür!