English    Türkçe    فارسی   

5
2209-2218

  • هست لایق با چنین اقرار راست  ** آن فضیحتها و آن کردار کاست 
  • O kötü ve çirkin hareketler, o noksan işler, bu çeşit bir ikrarla bir araya sığar mı?
  • فعل او کرده دروغ آن قول را  ** تا شد او لایق عذاب هول را  2210
  • İşi, ikrarını yalanlar. Bu suretle de o, korku azabına layık olur.
  • روز محشر هر نهان پیدا شود  ** هم ز خود هر مجرمی رسوا شود 
  • Mahşer günü, her gizli şey, meydana çıkar. Her suç, kendiliğinden insanı rezil eder.
  • دست و پا بدهد گواهی با بیان  ** بر فساد او به پیش مستعان 
  • Elle ayak, dile gelir. Tanrı huzurunda onun kötülüğüne şahadet eder.
  • دست گوید من چنین دزدیده‌ام  ** لب بگوید من چنین پرسیده‌ام 
  • El ben şöyle çaldım der, dudak ben şöyle sordum der.
  • پای گوید من شدستم تا منی  ** فرج گوید من بکردستم زنی 
  • Ayak, ben şehvete koştum, ferç ben zina ettim diye tanıklık eder.
  • چشم گوید کرده‌ام غمزه‌ی حرام  ** گوش گوید چیده‌ام س الکلام  2215
  • Göz der ki: Ben harama baktım. Kulak der ki: Ben kötü söz işittim.
  • پس دروغ آمد ز سر تا پای خویش  ** که دروغش کرد هم اعضای خویش 
  • Derken sözleri baştan aşağıya yalan olur, azası yalanını meydana çıkarır.
  • آنچنان که در نماز با فروغ  ** از گواهی خصیه شد زرقش دروغ 
  • Nitekim doğru düzen namazın da yalanı, hayaların tanıklığı ile meydana çıktı.
  • پس چنان کن فعل که آن خود بی‌زبان  ** باشد اشهد گفتن و عین بیان 
  • Şu halde öyle hareket etki o hareketin, dilsiz, dudaksız, tanıklığın, şahadet ederim demenin ta kendisi olsun.