-
جان سفر رفت و بددن اندر قیام ** وقت رجعت زین سبب گوید سلام
- Can sefere gitti beden kıyamda. Bu yüzden namaz bitince selam verilir işte.
-
از تیمم وا رهاند جمله را ** وز تحری طالبان قبله را
- Herkesi teyemmüm kurtarır, kıble arayanları aramaktan vaz geçirir, kıbleyi gösterir.
-
این مثل چون واسطهست اندر کلام ** واسطه شرطست بهر فهم عام
- Bu misal getirme söz arasında bir vasıtadır. Herkesin anlaması için vasıta şarttır.
-
اندر آتش کی رود بیواسطه ** جز سمندر کو رهید از رابطه
- Bir delile bağlanmadan kurtulmuş olan semenderden başka kim, vasıtasız ateşe girebilir?
-
واسطهی حمام باید مر ترا ** تا ز آتش خوش کنی تو طبع را 230
- Tabiatını ateşle hoş bir hale getirmen için vasıtan hamamdır.
-
چون نتانی شد در آتش چون خلیل ** گشت حمامت رسول آبت دلیل
- Halil gibi ateşe giremeyeceğinden hamam sana elçi oldu, su da delil.
-
سیری از حقست لیک اهل طبع ** کی رسد بیواسطهی نان در شبع
- Doymak Allahdandır ama tabiat ehli, ekmeksiz nasıl olur da doyar?
-
لطف از حقست لیکن اهل تن ** درنیابد لطف بیپردهی چمن
- Lütuf Allahdandır ama ten ehli, çayırlık çimenlik perdesi olmaksızın o lütfu bulamaz.
-
چون نماند واسطهی تن بیحجاب ** همچو موسی نور مه یابد ز جیب
- Fakat perdesiz bir halde ten vasıtası kalmayınca insan, Musa gibi ayın nurunu yeninden yakasından görür, bulur.
-
این هنرها آب را هم شاهدست ** که اندرونش پر ز لطف ایزدست 235
- Bu hünerler de, suyun gönlünün Allah lütfu ile dopdolu olduğuna tanıktır.
-
گواهی فعل و قول بیرونی بر ضمیر و نور اندرونی
- Dışarıdan görünen iş ve sözün içe ve içteki nura tanıklığı