-
آن فسون خوشتر از حلوای او ** آنک صد حلواست خاک پای او 2520
- Onun afsunu helvadan da tatlıdır. Hattâ o öyle bir erdir ki ayağının bastığı toprak, yüzlerce helvaya değer.
-
خنبهای خسروانی پر ز می ** مایه برده از می لبهای وی
- Şarapla dolu koca küpler, onun dudaklarındaki şaraptan mayalanmıştır.
-
عاشق می باشد آن جان بعید ** کو می لبهای لعلش را ندید
- Ondan uzakta kalan can, lâ'al dudaklardaki şarabı görmediği için şaraba âşıktır.
-
آب شیرین چون نبیند مرغ کور ** چون نگردد گرد چشمهی آب شور
- Kör kuş, tatlı suyu görmemiş, kara ve acı suyun etrafında dönüp dolaşmasın!
-
موسی جان سینه را سینا کند ** طوطیان کور را بینا کند
- Can Musası, gönlü Sina haline getirir, kör dudu kuşlarının gözlerini açar.
-
خسرو شیرین جان نوبت زدست ** لاجرم در شهر قند ارزان شدست 2525
- Can Şirininin Hüsrev'i nöbet urmuştur. Şehirde şeker ucuzlamıştır.
-
یوسفان غیب لشکر میکشند ** تنگهای قند و شکر میکشند
- Gayp Yusufları ordularını çekmede, şeker denklerini getirmede.
-
اشتران مصر را رو سوی ما ** بشنوید ای طوطیان بانگ درا
- Mısır'dan gelen develerin yüzü bizim tarafa yönelmiş, ey dudu kuşları, şenlik seslerini duyun!
-
شهر ما فردا پر از شکر شود ** شکر ارزانست ارزانتر شود
- Şehrimiz, yarın şekerle dolacak. Şeker zaten ucuz ama daha da ucuzlayacak.
-
در شکر غلطید ای حلواییان ** همچو طوطی کوری صفراییان
- Ey tatlı sevenler, şekerlere bulanın, sofrası olanların körlüklerine rağmen dudu gibi şekerlere bakın.