-
از پی هر آدمی او نسکلد ** خو و طبع زشت خود او کی هلد
- O, her an adamın peşine düşer, bir türlü bırakmaz. Huyunu, çirkin tabiatını bırakır mı hiç.
-
زانک خبث ذات او بیموجبی ** هست سوی ظلم و عدوان جاذبی
- Çünkü onun içindeki kötülük, sebep yokken onu zulme, düşmanlığa çeker.
-
هر زمان خواند ترا تا خرگهی ** که در اندازد ترا اندر چهی
- Her an, seni bir kuyuya atmak için bir otağa çağırır.
-
که فلان جا حوض آبست و عیون ** تا در اندازد به حوضت سرنگون
- Baş aşağı havuza yuvarlamak için filân yerde bir havuz var, dereler akıyor der durur.
-
آدمی را با همه وحی و نظر ** اندر افکند آن لعین در شور و شر 2610
- Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem'i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü.
-
بیگناهی بیگزند سابقی ** که رسد او را ز آدم ناحقی
- Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.
-
گفت روبه آن طلسم سحر بود ** که ترا در چشم آن شیری نمود
- Tilki dedi ki: O bir büyü, bir tılsımdı, senin gözüne aslan göründü.
-
ورنه من از تو به تن مسکینترم ** که شب و روز اندر آنجا میچرم
- Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
-
گرنه زان گونه طلسمی ساختی ** هر شکمخواری بدانجا تاختی
- O çeşit bir tılsım yapmasalar da her obur, doğru oraya koşardı.
-
یک جهان بینوا پر پیل و ارج ** بیطلسمی کی بماندی سبز مرج 2615
- Fillerle, ejderhalarla dolu aç bir dünya durup dururken hiç tılsım olmadıkça yazı, öyle yemyeşil durur mu?