English    Türkçe    فارسی   

5
2686-2695

  • رو به شهر آورد آن فرمان‌پذیر  ** شهر غزنین گشت از رویش منیر 
  • Şeyh, Tanrı buyruğunu kabul edip Gaznenin şehrini, yüzünün nuriyle aydınlattı.
  • از فرح خلقی به استقبال رفت  ** او در آمد از ره دزدیده تفت 
  • Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.
  • جمله اعیان و مهان بر خاستند  ** قصرها از بهر او آراستند 
  • Şehrin ileri gelenleri, uluları hep birden kalkıp onun için köşkler hazırladılar.
  • گفت من از خودنمایی نامدم  ** جز به خواری و گدایی نامدم 
  • Şeyh, ben dedi, kendimi göstermeye gelmedim, ancak horluğa ve dilenciliğe geldim.
  • نیستم در عزم قال و قیل من  ** در به در گردم به کف زنبیل من  2690
  • Dedikoduda bulunmaya niyetim bile yok. Elimde zembil kapı kapı gezeceğim.
  • بنده فرمانم که امرست از خدا  ** که گدا باشم گدا باشم گدا 
  • Buyruk kuluyum, buyruk da Tanrı'dan. Ben dilencilik edeceğim, dilencilik edeceğim, dilencilik!
  • در گدایی لفظ نادر ناورم  ** جز طریق خس گدایان نسپرم 
  • Dilenirken de duyulmamış sözler söyleyecek değilim. Dilencilerin aşağılık yolundan başka bir yol yordam tutmayacağım.
  • تا شوم غرقه‌ی مذلت من تمام  ** تا سقطها بشنوم از خاص و عام 
  • Bu suretle tamamiyle alçaklığa dalayım da ileri gelenlerden de, halktan da kötü sözler duyayım.
  • امر حق جانست و من آن را تبع  ** او طمع فرمود ذل من طمع 
  • Tanrı buyruğu candır, ben ona tabiim. O, tamah hakkında "Tamah eden alçalır" buyurdu.
  • چون طمع خواهد ز من سلطان دین  ** خاک بر فرق قناعت بعد ازین  2695
  • Mademki din sultanı, benden tamahkârlık istiyor, bundan böyle kanaatin başına toprak!