-
برد خر را روبهک تا پیش شیر ** پارهپاره کردش آن شیر دلیر 2870
- Tilkicik, eşeği tâ aslanın yanına kadar götürdü. Aslan, eşeği paramparça etti.
-
تشنه شد از کوشش آن سلطان دد ** رفت سوی چشمه تا آبی خورد
- O canavarlar padişahı, bu savaşta yoruldu, susadı. Su içmek üzere kaynağa gitti.
-
روبهک خورد آن جگربند و دلش ** آن زمان چون فرصتی شد حاصلش
- Tilkiceğiz, eşeğin ciğeriyle yüreğini, fırsat bulup yedi.
-
شیر چون وا گشت از چشمه به خور ** جست در خر دل نه دل بد نه جگر
- Aslan, su içip dönünce aradı, eşeğin ne ciğeri vardı, ne yüreği!
-
گفت روبه را جگر کو دل چه شد ** که نباشد جانور را زین دو بد
- Tilkiye ciğeri nerde, yüreği ne oldu? dedi. Canavar, hayvanın bu iki uzvunu pek sever.
-
گفت گر بودی ورا دل یا جگر ** کی بدینجا آمدی بار دگر 2875
- Tilki dedi ki: Onda yürek, yahut ciğer olsaydı hiçbir kere daha buraya gelir miydi?
-
آن قیامت دیده بود و رستخیز ** وآن ز کوه افتادن و هول و گریز
- O kıyameti görmüş, o dağdan düşmeyi seyretmiş, o korkuyu tatmış, güçlükle kaçmıştı.
-
گر جگر بودی ورا یا دل بدی ** بار دیگر کی بر تو آمدی
- Ciğeri, yahut yüreği olsaydı tekrar senin yanına gelir miydi?
-
چون نباشد نور دل دل نیست آن ** چون نباشد روح جز گل نیست آن
- Bir gönülde gönül nuru olmadı mı o gönül, gönül değildir. Bir bedende ruh yoksa o beden, topraktan ibarettir.
-
آن زجاجی کو ندارد نور جان ** بول و قارورهست قندیلش مخوان
- Bir kandilde can nuru yoksa sidikten, pislikten İbarettir. O sırçaya kandil deme artık.