-
آن قیامت دیده بود و رستخیز ** وآن ز کوه افتادن و هول و گریز
- O kıyameti görmüş, o dağdan düşmeyi seyretmiş, o korkuyu tatmış, güçlükle kaçmıştı.
-
گر جگر بودی ورا یا دل بدی ** بار دیگر کی بر تو آمدی
- Ciğeri, yahut yüreği olsaydı tekrar senin yanına gelir miydi?
-
چون نباشد نور دل دل نیست آن ** چون نباشد روح جز گل نیست آن
- Bir gönülde gönül nuru olmadı mı o gönül, gönül değildir. Bir bedende ruh yoksa o beden, topraktan ibarettir.
-
آن زجاجی کو ندارد نور جان ** بول و قارورهست قندیلش مخوان
- Bir kandilde can nuru yoksa sidikten, pislikten İbarettir. O sırçaya kandil deme artık.
-
نور مصباحست داد ذوالجلال ** صنعت خلقست آن شیشه و سفال 2880
- O sırça, o kap, halkın yapısıdır ama kandilin nuru, ululuk ıssı Tanrı'nın ihsanıdır.
-
لاجرم در ظرف باشد اعتداد ** در لهبها نبود الا اتحاد
- Hâsılı sayı ve çokluk kaplardadır, alevlerdeyse ancak birlik vardır.
-
نور شش قندیل چون آمیختند ** نیست اندر نورشان اعداد و چند
- Bir yere altı tane kandil kosalar nurlarında sayı ve çokluk olmaz.
-
آن جهود از ظرفها مشرک شدهست ** نور دید آن مومن و مدرک شدهست
- O çıfıt, kapları gördü de müşrik oldu. Öbürü de nuru gördü de imana geldi, anlayış sahibi oldu.
-
چون نظر بر ظرف افتد روح را ** پس دو بیند شیث را و نوح را
- Ruh. kaplara baktı mı Şis'le Nuh'u iki görür.
-
جو که آبش هست جو خود آن بود ** آدمی آنست کو را جان بود 2885
- Derenin, suyu varsa deredir. Adam, canı olan adamdır.