-
گر بیاید سیل و رخت تو برد ** هیچ با سیل آورد کینی خرد
- Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
-
ور بیامد باد و دستارت ربود ** کی ترا با باد دل خشمی نمود
- Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
-
خشم در تو شد بیان اختیار ** تا نگویی جبریانه اعتذار
- Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
-
گر شتربان اشتری را میزند ** آن شتر قصد زننده میکند 3050
- Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder.
-
خشم اشتر نیست با آن چوب او ** پس ز مختاری شتر بردست بو
- Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
-
همچنین سگ گر برو سنگی زنی ** بر تو آرد حمله گردد منثنی
- Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
-
سنگ را گر گیرد از خشم توست ** که تو دوری و ندارد بر تو دست
- Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
-
عقل حیوانی چو دانست اختیار ** این مگو ای عقل انسان شرم دار
- Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
-
روشنست این لیکن از طمع سحور ** آن خورنده چشم میبندد ز نور 3055
- İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar.
-
چونک کلی میل او نان خوردنیست ** رو به تاریکی نهد که روز نیست
- Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.