-
چون ملک از لوح محفوظ آن خرد ** هر صباحی درس هر روزه برد
- Akıl, her sabah melek gibi o Levhi Mahfuz’dan bir ders alır.
-
بر عدم تحریرها بین بیبنان ** و از سوادش حیرت سوداییان
- Yokluğu parmaksız olarak yazılmış yazılara bak; dünyaya dalanlar, o yazıların karartısına şaşırıp kalmışlar.
-
هر کسی شد بر خیالی ریش گاو ** گشته در سودای گنجی کنجکاو
- Herkes bir hayale kapılmış, bir bucağı eşmede. Biri bir define bulmak için bir bucağı kazmada;
-
از خیالی گشته شخصی پرشکوه ** روی آورده به معدنهای کوه 320
- Biri bir hayal peşine düşmüş, azamet sahibi olduğu halde dağlardaki madenlere yüz çevirmiş;
-
وز خیالی آن دگر با جهد مر ** رو نهاده سوی دریا بهر در
- Öbürü, bir hayale düşmüş, sıkıntılı uğraşmalarla, didişmelerle inci çıkarmak için denize yönelmiş;
-
وآن دگر بهر ترهب در کنشت ** وآن یکی اندر حریصی سوی کشت
- Bir başkası papaz olmak için kiliseye kapanmış, bir başkası da hırs içinde ekine tarlaya düşmüş!
-
از خیال آن رهزن رسته شده ** وز خیال این مرهم خسته شده
- O yol kesen, kurtulduğunu hayal etmiş, bu ise hayalince bir hastaya merhem olmuş.
-
در پریخوانی یکی دل کرده گم ** بر نجوم آن دیگری بنهاده سم
- Biri peri çağırmaya koyulmuş, gönlünü aklını kaybetmiş, öbürü, yıldız bilgisine kapılıp nalını yıldızın üstüne koymuş.
-
این روشها مختلف بیند برون ** زان خیالات ملون ز اندرون 325
- Bu gidişler, içteki renk renk hayaller yüzünden dışarıda da birbirine aykırı görünür.
-
این در آن حیران شده کان بر چیست ** هر چشنده آن دگر را نافیست
- Bu ona bakıp ne yapıyor, ne iş işliyor diye hayrette. Bu şaraptan her tadan kişi, öbürünün yaptığını boş bulmada.