-
رازگویی پیش صورت صد هزار ** آن چنان که یار گوید پیش یار
- Suretin önüne varır,yüz binlerce sır dökersin,dostun dosta sır söylemesi gibi.
-
نه بدانجا صورتی نه هیکلی ** زاده از وی صد الست و صد بلی
- Halbuki orada ne bir suret vardır ,ne bir heykel.Öyle olduğu halde ondan yüzlerce Elest duyulur,bundan yüzlerce Bela.
-
آن چنان که مادری دلبردهای ** پیش گور بچهی نومردهای
- Nitekim gönlü yaralı bir ana da yeni ölmüş yavrusunun yanına,
-
رازها گوید به جد و اجتهاد ** مینماید زنده او را آن جماد 3265
- Candan yürekler sırlar söyler.O cansız toprak,ona diri görünür.
-
حی و قایم داند او آن خاک را ** چشم و گوشی داند او خاشاک را
- O toprağı diri ve canlı sanır,o toprak yığınının gözü,kulağı vardır zannına kapılır.
-
پیش او هر ذرهی آن خاک گور ** گوش دارد هوش دارد وقت شور
-
مستمع داند به جد آن خاک را ** خوش نگر این عشق ساحرناک را
- Onca o toprağın her zerresi duyar,o coştu mu,feryadını iştir,anlar.
-
آنچنان بر خاک گور تازه او ** دمبدم خوش مینهد با اشک رو
- Ana,çocuğunun yeni mezarının toprağına anbean gözyaşlarıyla kapanır,yüzünü,gözünü sürer.
-
که بوقت زندگی هرگز چنان ** روی ننهادست بر پور چو جان 3270
- Oğlu diriyken bile o canının canına, o can yavrusuna asla böyle yüzünü,gözünü sürmemiştir.
-
از عزا چون چند روزی بگذرد ** آتش آن عشق او ساکن شود
- Fakat bu ölümden birkaç gün geçti mi sevgisinin ateşi yatışır.