English    Türkçe    فارسی   

5
331-340

  • یا چو غواصان به زیر قعر آب  ** هر کسی چیزی همی‌چیند شتاب 
  • Yahut da dalgıçlar gibi hani. Hepsi denize dalar, herkes, denizin dibinde eline ne geçerse aceleyle devşirir.
  • بر امید گوهر و در ثمین  ** توبره پر می‌کنند از آن و این 
  • Değerli inci ümidiyle şunu bunu torbalarına doldururlar.
  • چون بر آیند از تگ دریای ژرف  ** کشف گردد صاحب در شگرف 
  • O koca denizin dibinden çıktılar mı iri değerli inci kimdeyse meydana çıkar.
  • وآن دگر که برد مروارید خرد  ** وآن دگر که سنگ‌ریزه و شبه برد 
  • Öbürünün küçük inci, daha öbürünün de kırık taş parçaları ve boncuk bulduğu anlaşılır.
  • هکذی یبلوهم بالساهره  ** فتنة ذات افتضاح قاهره  335
  • İşte onları uykularından uyaracak olan, kahredici ve kötülükleri açığa vurucu bulunan kıyamette buna benzer.
  • هم‌چنین هر قوم چون پروانگان  ** گرد شمعی پرزنان اندر جهان 
  • Her bölük pervaneler gibi alemde bir mumun etrafında dönüp dolaşır.
  • خویشتن بر آتشی برمی‌زنند  ** گرد شمع خود طوافی می‌کنند 
  • Kendilerini bir ateşe vururlar ama hakikatte kendi mumlarının çevresinde dolanmaktadırlar.
  • بر امید آتش موسی بخت  ** کز لهیبش سبزتر گردد درخت 
  • Alevinden ağacın daha ziyade yeşerdiği bahtı yaver Musa’nın ateşini umarlar.
  • فضل آن آتش شنیده هر رمه  ** هر شرر را آن گمان برده همه 
  • Her sürü o ateşin ihsanını duymuştur; herkes her kıvılcımı o ateş sanır.
  • چون برآید صبحدم نور خلود  ** وا نماید هر یکی چه شمع بود  340
  • Fakat sabah çağı, ebedilik nuru doğdu mu her biri, etrafında döndüğü nurun ne biçim bir mum olduğunu görür.