-
گنج و گوهر کی میان خانههاست ** گنجها پیوسته در ویرانههاست
- Hazine ve mücevherat, ev içinde olur mu hiç? hazineler, daima yıkık yerlerdedir.
-
گنج آدم چون بویران بد دفین ** گشت طینش چشمبند آن لعین
- Adem'in hazinesi de yıkık yere gömülmüştü de bu yüzden o melun Şeytan’ın gözü,onu görmedi.
-
او نظر میکرد در طین سست سست ** جان همیگفتش که طینم سد تست
- O, toprağa hor baktı. Fakat can, ona bu toprak, sana bir set olmuştur demedeydi.
-
دو سبو بستد غلام و خوش دوید ** در زمان در دیر رهبانان رسید
- Köle, iki testi alıp yola düştü. Derhal keşişlerin manastırına vardı.
-
زر بداد و بادهی چون زر خرید ** سنگ داد و در عوض گوهر خرید 3455
- Altını verip o altın gibi şarabı aldı. Taşı verip karşılığında gevheri satın aldı.
-
بادهای که آن بر سر شاهان جهد ** تاج زر بر تارک ساقی نهد
- O şarabi ki padişahların başına sıçrar da sakinin başına altın taç koyarlar.
-
فتنهها و شورها انگیخته ** بندگان و خسروان آمیخته
- O şarabi ki fitneler, kargaşalıklar çıkarır, kullarla padişahları birbirine katar.
-
استخوانها رفته جمله جان شده ** تخت و تخته آن زمان یکسان شده
- O şarabi ki kemikleri eritir de tamamiyle can yapar, o zaman tahtayla taht bir olur.
-
وقت هشیاری چو آب و روغنند ** وقت مستی همچو جان اندر تنند
- Ayıkken kulla padişah suyla yağ gibidir ama sarhoşluk vaktinde tendeki cana dönerler.
-
چون هریسه گشته آنجا فرق نیست ** نیست فرقی کاندر آنجا غرق نیست 3460
- Heriseye benzerler, artık farkları kalmaz. Fakat bu makama varıp gark olmıyan bunu fark edemez.