عفو کن تا عفو یابی در جزا ** میشکافد مو قدر اندر سزا
Affet de ahrette sen de af edilesin. Kader, ceza vermede kılı kırk yarar.
جواب گفتن امیر مر آن شفیعان را و همسایگان زاهد را کی گستاخی چرا کرد و سبوی ما را چرا شکست من درین باب شفاعت قبول نخواهم کرد کی سوگند خوردهام کی سزای او را بدهم
Beyin, o şefaatçilere ve komşulara, neden küstahlık edip testiyi kırdı? Bu hususta şefaat kabul etmem. Onun cezasını vermeye yemin ettim diye cevap vermesi
میر گفت او کیست کو سنگی زند ** بر سبوی ما سبو را بشکند
Bey dedi ki: O kim oluyor ki bizim testimize taş atıp kırıyor?
چون گذر سازد ز کویم شیر نر ** ترس ترسان بگذرد با صد حذر
Benim civarımdan erkek aslan bile yüzlerce çekingenlikle, korka korka geçmede.
بندهی ما را چرا آزرد دل ** کرد ما را پیش مهمانان خجل 3555
Neden kulumuzun gönlünü incitti, bizi konuğumuzun yanında utandırdı?
شربتی که به ز خون اوست ریخت ** این زمان همچون زنان از ما گریخت
Onun kanından daha değerli olan şarabı döktü de kadınlar gibi bizden kaçıp da gizlendi.
لیک جان از دست من او کی برد ** گیر همچون مرغ بالا بر پرد
Fakat tut ki bir kuş gibi uçsun, benim elimden nerde canını kurtaracak?
تیر قهر خویش بر پرش زنم ** پر و بال مردریگش بر کنم
Kahır okumla kanadını kırar, onun arda kalası kanadını koparırım.
گر رود در سنگ سخت از کوششم ** از دل سنگش کنون بیرون کشم
Benden kaçıp da bir katı taşın içine girse, gizlense yine onu tutar, o taşın içinden çıkarırım.
من برانم بر تن او ضربتی ** که بود قوادکان را عبرتی 3560
Ona bir kılıç çalayım da bütün kaltabanlara ibret olsun!
با همه سالوس با ما نیز هم ** داد او و صد چو او این دم دهم
Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi bir de bize satmaya kalkışsın ha! Onun da cezasını şimdicik vereceğim, onun gibi yüz tanesinin de.