-
تو خوش و خوبی و کان هر خوشی ** تو چرا خود منت باده کشی
- Başında "Biz insan oğullarını ululadık" tacı, boynunda "Biz sana kevser ırmağını verdik" gerdanlığı var.
-
جوهرست انسان و چرخ او را عرض ** جمله فرع و پایهاند و او غرض 3575
- İnsan cevherdir, gök ona arazdır. Her şey fer'idir, her şeyden maksat odur.
-
ای غلامت عقل و تدبیرات و هوش ** چون چنینی خویش را ارزان فروش
- Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu kölesi olan bey, mademki böylesin, kendini neden böyle ucuza satıyorsun?
-
خدمتت بر جمله هستی مفترض ** جوهری چون نجده خواهد از عرض
- Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
-
علم جویی از کتبها ای فسوس ** ذوق جویی تو ز حلوا ای فسوس
- Yazıklar olsun, kitaplardan bilgi arıyorsun ha, helvadan zevk istiyorsun ha!
-
بحر علمی در نمی پنهان شده ** در سه گز تن عالمی پنهان شده
- Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
-
می چه باشد یا سماع و یا جماع ** تا بجویی زو نشاط و انتفاع 3580
- Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın!
-
آفتاب از ذرهای شد وام خواه ** زهرهای از خمرهای شد جامخواه
- Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
-
جان بیکیفی شده محبوس کیف ** آفتابی حبس عقده اینت حیف
- Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
-
باز جواب گفتن آن امیر ایشان را
- Beyin tekrar onlara cevap vermesi
-
گفت نه نه من حریف آن میم ** من به ذوق این خوشی قانع نیم
- Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.