-
خدمتت بر جمله هستی مفترض ** جوهری چون نجده خواهد از عرض
- Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
-
علم جویی از کتبها ای فسوس ** ذوق جویی تو ز حلوا ای فسوس
- Yazıklar olsun, kitaplardan bilgi arıyorsun ha, helvadan zevk istiyorsun ha!
-
بحر علمی در نمی پنهان شده ** در سه گز تن عالمی پنهان شده
- Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
-
می چه باشد یا سماع و یا جماع ** تا بجویی زو نشاط و انتفاع 3580
- Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın!
-
آفتاب از ذرهای شد وام خواه ** زهرهای از خمرهای شد جامخواه
- Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
-
جان بیکیفی شده محبوس کیف ** آفتابی حبس عقده اینت حیف
- Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
-
باز جواب گفتن آن امیر ایشان را
- Beyin tekrar onlara cevap vermesi
-
گفت نه نه من حریف آن میم ** من به ذوق این خوشی قانع نیم
- Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.
-
من چنان خواهم که همچون یاسمین ** کژ همیگردم چنان گاهی چنین
- Ben yasemin gibi olmayı, gah şöyle, gah böyle eğilip bükülmeyi isterim.
-
وارهیده از همه خوف و امید ** کژ همیگردم بهر سو همچو بید 3585
- 3585Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup söğüt gibi her yana eğilmeliyim.
-
همچو شاخ بید گردان چپ و راست ** که ز بادش گونه گونه رقصهاست
- Söğüt dalı gibi sağa sola dönmeli, onun gibi rüzgârda çeşit çeşit oynamalıyım.