-
هر که عدل عمرش ننمود دست ** پیش او حجاج خونی عادلست
- Kime Ömer'in adaleti, el vermezse onca kanlı kaatil Haccac, âdildir.
-
دختران را لعبت مرده دهند ** که ز لعب زندگان بیآگهند
- Kızlara cansız bebekleri oyuncak diye verirler. Çünkü onlar, diri oyuncaktan bir şey anlamazlar ki.
-
چون ندارند از فتوت زور و دست ** کودکان را تیغ چوبین بهترست
- Küçük erkek çocuklar, erliklerinden bir şey anlamazlar, güçleri kuvvetleri yoktur. Onun için onlara tahta kılıç daha yeğdir.
-
کافران قانع بنقش انبیا ** که نگاریدهست اندر دیرها
- Kâfirler, peygamberlerin kiliselerde yapılmış olan resimleriyle kanaat ederler.
-
زان مهان ما را چو دور روشنیست ** هیچمان پروای نقش سایه نیست 3600
- Fakat o ay parçaları, bizim için apaydın olduğundan resimlerine aldırış bile etmeyiz.
-
این یکی نقشش نشسته در جهان ** وآن دگر نقشش چو مه در آسمان
- Onların birer sureti, bu âlemdedir ama birer sureti de ay gibi gökyüzündedir.
-
این دهانش نکتهگویان با جلیس ** و آن دگر با حق به گفتار و انیس
- Bu suretteki ağızları, onlarla düşüp kalkanla konuşur, nükteler söyler. O suretteki ağızları ise Tanrı ile konuşur.
-
گوش ظاهر این سخن را ضبط کن ** گوش جانش جاذب اسرار کن
- Görünen kulak, bu sözü duyar, beller. Can kulağıysa Kün emrinin sırlarını işitir.
-
چشم ظاهر ضابط حلیهی بشر ** چشم سر حیران مازاغ البصر
- Ten gözü, insanın şeklini görür, beller. Can gözü, Mazagalbasar sırrını görür, hayran olur.
-
پای ظاهر در صف مسجد صواف ** پای معنی فوق گردون در طواف 3605
- Görünen ayak, mescit safında durur, mâna ayağı, göğün üstünde tavafta bulunur.