-
گشت فرد از کسوهی خوهای خویش ** شد برهنه جان به جانافزای خویش
- Kendi huylarından çıkmış tek olmuş... canı, canına can katan sevgiliyse çırçıplak bir hale gelmiştir.
-
چون برهنه رفت پیش شاه فرد ** شاهش از اوصاف قدسی جامه کرد
- O tek ve benzersiz, eşsiz örneksiz padişahın huzuruna çırçıplak gidince padişah, ona kendi kutlu sıfatlarından bir elbise giydirmiştir.
-
خلعتی پوشید از اوصاف شاه ** بر پرید از چاه بر ایوان جاه 3615
- Padişahın sıfatlarından bir elbiseye bürünmüş, kuyudan mevki ve ikbal sayvanının üstüne uçmuştur.
-
این چنین باشد چو دردی صاف گشت ** از بن طشت آمد او بالای طشت
- Tortulu bir şey saf oldu mu böyle olur. Tıpkı onun gibi o da tasın dibinden üstüne çıkmıştır.
-
در بن طشت از چه بود او دردناک ** شومی آمیزش اجزای خاک
- Tasın dibindeyken tortuluydu, toprak cüzülerı, ona karışmış, o şomluk onu bulandırmıştı.
-
یار ناخوش پر و بالش بسته بود ** ورنه او در اصل بس برجسته بود
- Hiç de hoş olmayan dost, onun kolunu kanadını bağlamıştı. Fakat o, aslında yüceydi.
-
چون عتاب اهبطوا انگیختند ** همچو هاروتش نگون آویختند
- "Yeryüzüne inin" sesi gelince onu Harut gibi baş aşağı asakodu.
-
بود هاروت از ملاک آسمان ** از عتابی شد معلق همچنان 3620
- Harut, gökteki meleklerdendi, bir azar yüzünden öylece asılı kaldı.
-
سرنگون زان شد که از سر دور ماند ** خویش را سر ساخت و تنها پیش راند
- Baş aşağı asılı kalmasının sebebi, baştan çıkması, kendisini baş sanması ve yalnızca öne geçmeye kalkışmasıydı.
-
آن سپد خود را چو پر از آب دید ** کر استغنا و از دریا برید
- Sepet, kendisini suyla dolu görünce nazlandı, istiğnaya girişti de sudan çekildi hani.