English    Türkçe    فارسی   

5
3618-3627

  • یار ناخوش پر و بالش بسته بود  ** ورنه او در اصل بس برجسته بود 
  • Hiç de hoş olmayan dost, onun kolunu kanadını bağlamıştı. Fakat o, aslında yüceydi.
  • چون عتاب اهبطوا انگیختند  ** هم‌چو هاروتش نگون آویختند 
  • "Yeryüzüne inin" sesi gelince onu Harut gibi baş aşağı asakodu.
  • بود هاروت از ملاک آسمان  ** از عتابی شد معلق هم‌چنان  3620
  • Harut, gökteki meleklerdendi, bir azar yüzünden öylece asılı kaldı.
  • سرنگون زان شد که از سر دور ماند  ** خویش را سر ساخت و تنها پیش راند 
  • Baş aşağı asılı kalmasının sebebi, baştan çıkması, kendisini baş sanması ve yalnızca öne geçmeye kalkışmasıydı.
  • آن سپد خود را چو پر از آب دید  ** کر استغنا و از دریا برید 
  • Sepet, kendisini suyla dolu görünce nazlandı, istiğnaya girişti de sudan çekildi hani.
  • بر جگر آبش یکی قطره نماند  ** بحر رحمت کرد و او را باز خواند 
  • Fakat ciğerinde bir katrecik suyu bile kalmadı. Bunun üzerine deniz, acıdı da onu tekrar davet etti.
  • رحمتی بی‌علتی بی‌خدمتی  ** آید از دریا مبارک ساعتی 
  • Denizden sebepsiz bir hizmet karşılığı olmaksızın rahmet gelir. Bu, ne kutlu andır.
  • الله الله گرد دریابار گرد  ** گرچه باشند اهل دریابار زرد  3625
  • Tanrı hakkı için denizin etrafında dönüp dolaşmak, denizde gezenlerin yüzleri, sarı olsa bile aldırış etmemek gerek.
  • تا که آید لطف بخشایش‌گری  ** سرخ گردد روی زرد از گوهری 
  • Denizin etrafında dönüp dolaşmak ki Tanrı’nın lûtfu, bağışlaması gelip çatıversin de sararmış yüz, bir mücevher bularak kızarsın.
  • زردی رو بهترین رنگهاست  ** زانک اندر انتظار آن لقاست 
  • Yüzün sarı rengi, renklerin en iyisidir. Çünkü o yüze kavuşmayı beklemektedir.