گفت چون قصد سرش کردم به خشم ** طرفه در من بنگرید آن شوخچشم
Sofi dedi ki: Başını keseceğim sırada o açgözlü, bana öyle bir hışımla baktı ki..
چشم را وا کرد پهن او سوی من ** چشم گردانید و شد هوشم ز تن 3765
Gözünü açtı, dolandırdı da öyle bir bakış baktı bana ki aklım başımdan gitti.
گردش چشمش مرا لشکر نمود ** من ندانم گفت چون پر هول بود
Gözünü dolandırması, bana âdeta bir ordu göründü. O nasıl korkuydu? Anlatamam!
قصه کوته کن کزان چشم این چنین ** رفتم از خود اوفتادم بر زمین
Hikâyeyi kısa keselim, işte o bakıştan korktum. Kendimden geçip yere yıkıldım.
نصیحت مبارزان او را کی با این دل و زهره کی تو داری کی از کلابیسه شدن چشم کافر اسیری دست بسته بیهوش شوی و دشنه از دست بیفتد زنهار زنهار ملازم مطبخ خانقاه باش و سوی پیکار مرو تا رسوا نشوی
"Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesinden kendinden geçiyorsun, elinden hançer düşüyor. Sende bu yürek, bu öt varken sakın sakın, savaşa gelip de rüsvay olma, sen tekkenin mutfağını gözle" diye gazilerin öğüt vermeleri
قوم گفتندش به پیکار و نبرد ** با چنین زهره که تو داری مگرد
Gaziler dediler ki: Sende bu yürek varken sakın savaşa girişmeye yeltenme.
چون ز چشم آن اسیر بستهدست ** غرقه گشتی کشتی تو در شکست
Eli bağlı bir kâfirin göz süzmesiyle gemin kırıldı, gark oldun.
پس میان حملهی شیران نر ** که بود با تیغشان چون گوی سر 3770
Erkek aslanlar, saldırdılar mı kılıçlariyle başlar top gibi yerlere yuvarlanır.
کی توانی کرد در خون آشنا ** چون نهای با جنگ مردان آشنا
Erlerin savaşına âşinâ değilsin, böyle bir zamanda kan denizinde nasıl yüzebilirsin sen?
که ز طاقاطاق گردنها زدن ** طاقطاق جامه کوبان ممتهن
Boyunlara inen kılıçların tak tak diye çıkardığı ses, (bir mahalle öteden duyulan) çamaşır dövenlerin tak takını hiçe sayar.
بس تن بیسر که دارد اضطراب ** بس سر بیتن به خون بر چون حباب
Nice başsız bedenler, yerlerde çırpınır.. Nice bedensiz başlar, kan denizinde habbelere döner.