-
آنچ میماند کنی دفنش تو زود ** این چنین زشتی بدان چون گشته بود
- Geri kalanı hemen görmüyorsun. Böyle çirkin bir beden onunla bak ne hale geliyormuş!
-
جان چو بی این جیفه بنماید جمال ** من نتانم گفت لطف آن وصال 385
- Can bunlardan ten olmadan yüz gösterse o vuslattaki letafeti ben anlatamam ki!
-
مه چو بیاین ابر بنماید ضیا ** شرح نتوان کرد زان کار و کیا
- Ay, şu bulut olmaksızın ışık salsa onu kimsecikler anlatamaz!
-
حبذا آن مطبخ پر نوش و قند ** کین سلاطین کاسهلیسان ویند
- Ne hoştur o tatlılarla, şekerlerle dolu olan mutfak. Şu padişahlar o mutfağı yalayıp dururlar.
-
حبذا آن خرمن صحرای دین ** که بود هر خرمن آن را دانهچین
- Ne güzeldir o din ovasının harmanı. Her harman oradan başak devşirir.
-
حبذا دریای عمر بیغمی ** که بود زو هفت دریا شبنمی
- Ne alâdır gamsız, kedersiz ömür denizi. Yedi denizde ondan meydana gelmiş bir çiğ tanesidir.
-
جرعهای چون ریخت ساقی الست ** بر سر این شوره خاک زیردست 390
- Elest sakisi, şu aşağılık ve çorak yeryüzünde bir yudumcuk saçmıştır da,
-
جوش کرد آن خاک و ما زان جوششیم ** جرعهی دیگر که بس بیکوششیم
- Toprak, o sebeple coşmuştur; biz de o yüzden coştuk. Allahm, pek isteksiz, pek tembel olduk, bir yudumcuk daha saç!
-
گر روا بد ناله کردم از عدم ** ور نبود این گفتنی نک تن زدم
- Caizse yokluktan feryat ediyor, yokluğu anlatmaya çalışıyorum. Caiz değilse işte sustum.
-
این بیان بط حرص منثنیست ** از خلیل آموز که آن بط کشتنیست
- Bu, iki kat hırsı anlatmaydı ya... Halil’den öğren o hırs kazını kesmek gerek.