English    Türkçe    فارسی   

5
3840-3849

  • هر نواحی منجنیقی از نبرد  ** هم‌چو کوه قاف او بر کار کرد  3840
  • Savaş için her yana Kafdağı gibi mancınıklar kurdurdu.
  • زخم تیر و سنگهای منجنیق  ** تیغها در گرد چون برق از بریق 
  • Oklar yağmur gibi yağmada, mancınıklarla atılan taşlar gök gürler gibi gürlemeye, kılıçlar şimşek gibi çakmaya başlamıştı.
  • هفته‌ای کرد این چنین خون‌ریز گرم  ** برج سنگین سست شد چون موم نرم 
  • Savaş, tam bir hafta sürdü, kanlar döküldü. Taştan yapılma kale mum gibi eridi, yerle yeksan oldu.
  • شاه موصل دید پیگار مهول  ** پس فرستاد از درون پیشش رسول 
  • Musul padişahı, bu korkunç savaşı görünce içeriden bir elçi göndererek,
  • که چه می‌خواهی ز خون مؤمنان  ** کشته می‌گردند زین حرب گران 
  • Müslümanların kanını dökmekten maksadın ne? Bu şiddetli savaşta ölüp gidiyorlar. Meramın nedir?
  • گر مرادت ملک شهر موصلست  ** بی‌چنین خون‌ریز اینت حاصلست  3845
  • Maksadın, Musul şehrini almaksa böyle kan dökmeden de olur bu iş.
  • من روم بیرون شهر اینک در آ  ** تا نگیرد خون مظلومان ترا 
  • Ben şehirden çıkayım gel, sen gir. Tek mazlumların kanı, seni tutmasın.
  • ور مرادت مال و زر و گوهرست  ** این ز ملک شهر خود آسان‌ترست 
  • Yok, muradın mal, altın ve mücevherse bunu, bu şehirden almak, zaten kolay bir şey dedi.
  • ایثار کردن صاحب موصل آن کنیزک را بدین خلیفه تا خون‌ریز مسلمانان بیشتر نشود 
  • Müslümanların kanları daha fazla dökülmesin diye Musul padişahının, o cariyeyi halifeye bağışlaması
  • چون رسول آمد به پیش پهلوان  ** داد کاغذ اندرو نقش و نشان 
  • Elçi, o erin huzuruna gelince er, cariyenin resmîni verdi.
  • بنگر اندر کاغذ این را طالبم  ** هین بده ورنه کنون من غالبم 
  • Bu kâğıda bak dedi, bunu istiyorum. Derhal teslim etsin, yoksa ben üstünüm.