-
لیک اندر غیب زاید آن صور ** چون روی آن سو ببینی در نظر 3895
- Fakat o suretler, gayp âleminde doğarlar. Oraya varınca onları gözünle de görürsün.
-
آن نتایج از قرانات تو زاد ** هین مگرد از هر قرینی زود شاد
- O sonuçlar, senin birleşmelerinden doğdu. Kendine gel de her eşe hemen sevinme.
-
منتظر میباش آن میقات را ** صدق دان الحاق ذریات را
- Vaktini bekle. O zürriyetlerin sana ulaşacağından emin ol.
-
کز عمل زاییدهاند و از علل ** هر یکی را صورت و نطق و طلل
- Onlar, amelden ve sebeplerden doğmuşlardır. Her birinin sözü vardır, mekânı vardır.
-
بانگشان درمیرسد زان خوش حجال ** کای ز ما غافل هلا زوتر تعال
- O güzelim perdelerden sesleri erişir: Ey bizden gafil olan, hadi, çabuk yücel!
-
منتظر در غیب جان مرد و زن ** مول مولت چیست زوتر گام زن 3900
- Kadının canı da kıyamet gününü bekler, erkeğin canı da. Bu âlemde emeklemen nedir ki? Daha çabuk adım at.
-
راه گم کرد او از آن صبح دروغ ** چون مگس افتاد اندر دیگ دوغ
- O er, o yalancı sabah yüzünden yolunu kaybetti de sinek gibi ayran kabına. düştü işte.
-
پشیمان شدن آن سرلشکر از آن خیانت کی کرد و سوگند دادن او آن کنیزک را کی به خلیفه باز نگوید از آنچ رفت
- Başkomutanın, yaptığı cinayetten pişman olarak o halayıkcağıza, bu işi Halifeye söylememesi için ant vermesi
-
چند روزی هم بر آن بد بعد از آن ** شد پشیمان او از آن جرم گران
- Birkaç gün murat alıp murat verdiler. Fakat sonra o büyük suçtan pişman oldu.
-
داد سوگندش کای خورشیدرو ** با خلیفه زینچ شد رمزی مگو
- Ey güneş yüzlü, bu işe dair Halifeye bir şey söyleme diye cariyeye yemin verdi.
-
چون ندید او را خلیفه مست گشت ** پس ز بام افتاد او را نیز طشت
- Halife cariyeyi görünce sarhoş oldu, onun tası da damdan düştü.