بود عارف را همین خوف و رجا ** سابقهدانیش خورد آن هر دو را
Arifte arif olmadan önce korku da vardı, yalvarış da. Fakat Tanrı takdirini bildiğinden, işin önünden haberdar olduğundan bu bilgi, her ikisini de ortadan kaldırmıştır.
دید کو سابق زراعت کرد ماش ** او همیداند چه خواهد بود چاش
Evvelce mercimek ektiğini bildiğinden ne mahsul elde edeceğini de bilir.
عارفست و باز رست از خوف و بیم ** های هو را کرد تیغ حق دو نیم
Ariftir, korkudan da kurtulmuştur, ürkmeden de. Tanrı kılıcı, o hay huyu kesmiş, ikiye bölmüştür.
بود او را بیم و اومید از خدا ** خوف فانی شد عیان گشت آن رجا 4070
Evvelce Tanrı'dan korkar, umardı. Korku yok oldu, o yalvarış meydana çıktı.
چون شکست او گوهر خاص آن زمان ** زان امیران خاست صد بانگ و فغان
Eyaz da o değerli mücevheri kırınca beylerden yüzlerce feryat ve figan koptu.
کین چه بیباکیست والله کافرست ** هر که این پر نور گوهر را شکست
Bu ne korkusuzluk, Tanrı hakkı için bu nurlu mücevheri kıran kâfirdir dediler.
وآن جماعت جمله از جهل و عما ** در شکسته در امر شاه را
O topluluğun hepsi de körlüklerinden Padişahın inci gibi olan buyruğunu kırmıştı.
قیمتی گوهر نتیجهی مهر و ود ** بر چنان خاطر چرا پوشیده شد
Mücevherin değeriyle sevginin sonucu, gönüllerinden gizli kalmıştı.
تشنیع زدن امرا بر ایاز کی چرا شکستش و جواب دادن ایاز ایشان را
Beylerin, neden bu mücevheri kırdın diye Eyaz'ı kınamaları, onun cevap vermesi
گفت ایاز ای مهتران نامور ** امر شه بهتر به قیمت یا گهر 4075
Eyaz dedi ki: Ey ünlü ulular, Padişahın buyruğu mu daha ileri, mücevher mi?
امر سلطان به بود پیش شما ** یا که این نیکو گهر بهر خدا
Sizce, Tanrı hakkı için söyleyin, Padişahın emri mi daha üstün, yoksa bu güzelim mücevher mi?