English    Türkçe    فارسی   

5
4182-4191

  • بانگ می‌آید تعالوا زان کرم  ** بعد از آن رجعت نماند از حرص و غم 
  • O keremden de "Gelin, yücelin" diye ses gelir, O dönüşten sonra artık o hırs, o keder kalmaz..
  • بس غریبیها کشیدیت از جهان  ** قدر من دانسته باشید ای مهان 
  • Alemde çok gariplikler çektiniz. Ey ulular, kadrini bilin.
  • زیر سایه‌ی این درختم مست ناز  ** هین بیندازید پاها را دراز 
  • Bu ağacın gölgesinde nazla sarhoş olarak ayaklarınızı uzatınız.
  • پایهای پر عنا از راه دین  ** بر کنار و دست حوران خالدین  4185
  • Din yolunda zahmetler çeken ayaklarınızı ebedî hurilerin kucaklarına, ellerine uzatın.
  • حوریان گشته مغمز مهربان  ** کز سفر باز آمدند این صوفیان 
  • Huriler, merhametli bir halde birbirlerine işaret ederek bu sofiler, seferden döndüler.
  • صوفیان صافیان چون نور خور  ** مدتی افتاده بر خاک و قذر 
  • Güneş nuru gibi saf sofiler, bir müddet toprağa düştüler, pisliğe karıştılar.
  • بی‌اثر پاک از قذر باز آمدند  ** هم‌چو نور خور سوی قرص بلند 
  • Fakat ayaklarında, üstlerinde başlarında hiçbir pislik olmaksızın tertemiz olarak güneşin nuru gibi yüce yüce güneş değirmisine geldiler.
  • این گروه مجرمان هم ای مجید  ** جمله سرهاشان به دیواری رسید 
  • Yüce Tanrı, bu suçlular da başlarını duvarlara vurdular.
  • بر خطا و جرم خود واقف شدند  ** گرچه مات کعبتین شه بدند  4190
  • Kendi hatalarını, suçlarını anladılar. Padişahın oyununda mat oldular ama,
  • رو به تو کردند اکنون اه‌کنان  ** ای که لطفت مجرمان را ره‌کنان 
  • Şimdi ah ederek ey lütfu, suçlulara yol gösteren Tanrı diye sana yüz tuttular.