English    Türkçe    فارسی   

5
4188-4197

  • بی‌اثر پاک از قذر باز آمدند  ** هم‌چو نور خور سوی قرص بلند 
  • Fakat ayaklarında, üstlerinde başlarında hiçbir pislik olmaksızın tertemiz olarak güneşin nuru gibi yüce yüce güneş değirmisine geldiler.
  • این گروه مجرمان هم ای مجید  ** جمله سرهاشان به دیواری رسید 
  • Yüce Tanrı, bu suçlular da başlarını duvarlara vurdular.
  • بر خطا و جرم خود واقف شدند  ** گرچه مات کعبتین شه بدند  4190
  • Kendi hatalarını, suçlarını anladılar. Padişahın oyununda mat oldular ama,
  • رو به تو کردند اکنون اه‌کنان  ** ای که لطفت مجرمان را ره‌کنان 
  • Şimdi ah ederek ey lütfu, suçlulara yol gösteren Tanrı diye sana yüz tuttular.
  • راه ده آلودگان را العجل  ** در فرات عفو و عین مغتسل 
  • Lütfet, yolda kirlenenleri tez af Fıratında, yıkanılacak kaynakta yıka, arıt.
  • تا که غسل آرند زان جرم دراز  ** در صف پاکان روند اندر نماز 
  • Arıt da uzun zamandır işlenegelen suçtan yıkansınlar, temizlerin safına katılıp namaz kılsınlar.
  • اندر آن صفها ز اندازه برون  ** غرقگان نور نحن الصافون 
  • Sayıdan dışarı olan o saflarda "Bizler saflarız" nuruna gark olsunlar.
  • چون سخن در وصف این حالت رسید  ** هم قلم بشکست و هم کاغذ درید  4195
  • Söz, bu halin övüşüne gelince kalem de kırıldı, kâğıt da yırtıldı.
  • بحر را پیمود هیچ اسکره‌ای  ** شیر را برداشت هرگز بره‌ای 
  • Hiç deniz, bir kaba sığar mı? Aslanı bir kuzu kapıp götürebilir mi?
  • گر حجابستت برون رو ز احتجاب  ** تا ببینی پادشاهی عجاب 
  • Perde ardındaysan perdeden çık da o şaşılacak padişahlığı gör.