-
یک زمان نبود معطل آن گلو ** نشنود از حکم جز امر کلوا
- Bir an bile kursağı durmaz Allah buyruğundan yalnız “Yeyin” hükmünü duymuştur.
-
همچو یغماجیست خانه میکند ** زود زود انبان خود پر میکند
- Yağmacıya benzer, evini kazar, çabuk çabuk dağarcığını doldurmaya bakar.
-
اندر انبان میفشارد نیک و بد ** دانههای در و حبات نخود
- İyi kötü ne olursa dağarcığına tıkar. İnci tanelerini de oraya tıkıştırır, nohut tanelerini de.
-
تا مبادا یاغیی آید دگر ** میفشارد در جوال او خشک و تر 50
- Başka bir düşman gelip de çuvalına kuru yaş, ne bulursa doldurmasın der.
-
وقت تنگ و فرصت اندک او مخوف ** در بغل زد هر چه زودتر بیوقوف
- Vakit dardır, fırsat geçmekte. O da bundan korkarak durmaksızın eline ne geçerse çabucak koltuklar.
-
-
لیک مومن ز اعتماد آن حیات ** میکند غارت به مهل و با انات
- Fakat iman sahibi o yaşayışa güvenir, bu yüzden de yavaş yavaş, durup dinlenerek yağma eder.
-
آمنست از فوت و از یاغی که او ** میشناسد قهر شه را بر عدو
- Padişahın düşmanı nasıl kahrettiğini bilir. Bu yüzden fırsatı kaçırmayacağına da emindir, düşmanın gelmeyeceğine de inanmıştır.
-
آمنست از خواجهتاشان دگر ** که بیایندش مزاحم صرفهبر 55
- Başka kapı yoldaşlarının ona çullanmayacağını, onun derip devşirdiğini kapışmayacaklarını bilir, emindir.
-
عدل شه را دید در ضبط حشم ** که نیارد کرد کس بر کس ستم
- Padişahın adaletini bilir, kulların nasıl zaptettiğini , kimsenin kimseye nasıl sitemde bulunmadığını görmüştür.