English    Türkçe    فارسی   

5
489-498

  • کل خود را خوار کرد او چون بلیس  ** پاره‌ی این کل نباشد جز خسیس 
  • Arap, iblis gibi bütün vücudunu hor hakir bir hale getirmişti. Bu bütünün parçası, anacak aşağılık ve bayağı bir şeydir.
  • من غلام آنک نفروشد وجود  ** جز بدان سلطان با افضال و جود  490
  • Ben varlığını o ihsan ve cömertlik sahibinden başkasına satmayana kul, köle olayım.
  • چون بگرید آسمان گریان شود  ** چون بنالد چرخ یا رب خوان شود 
  • O ağlarsa gökyüzü de ağlar. O feryat ederse gökyüzü de Yarabbi demeye başlar.
  • من غلام آن مس همت‌پرست  ** کو به غیر کیمیا نارد شکست 
  • Ben o himmet sahibi bakıra kul, köle olayım ki kimyadan başka bir şeye eğilmez.
  • دست اشکسته برآور در دعا  ** سوی اشکسته پرد فضل خدا 
  • Dua ederken Allah’ya sınık bir halde el kaldır. Allah’nın merhamet ve ihsanı, sınık kişiye doğru uçar.
  • گر رهایی بایدت زین چاه تنگ  ** ای برادر رو بر آذر بی‌درنگ 
  • Bu daracık kuyudan kurtulmak istiyorsan durmadan ateşe yüz çevir kardeş.
  • مکر حق را بین و مکر خود بهل  ** ای ز مکرش مکر مکاران خجل  495
  • Allah’nın hilesini gör, kendi hileni bırak. Ey hilesine karşı hilebazların bile utanıp şaşırdıkları Allahm!
  • چونک مکرت شد فنای مکر رب  ** برگشایی یک کمینی بوالعجب 
  • Hilen Allah’nın hilesinde yok oldu mu kendine şaşılacak bu pusu elde edersin.
  • که کمینه‌ی آن کمین باشد بقا  ** تا ابد اندر عروج و ارتقا 
  • Öyle bir pusu ki onun en aşağı vasfı, ebediliktir. Oradan ebedi bir surette boyuna yücelir ağarsın.
  • در بیان آنک هیچ چشم بدی آدمی را چنان مهلک نیست کی چشم پسند خویشتن مگر کی چشم او مبدل شده باشد به نور حق که بی یسمع و بی یبصر و خویشتن او بی‌خویشتن شده 
  • İnsana kendini görüp beğenen kendi gözünden daha tehlikeli hiçbir kötü göz olamaz. Ancak gözü, Allah’nın nuru ile değişmiş ve “Benimle duyar, benimle görür” sırrına ermiş, varlığı, varlıksız bir hale gelmişse o başka
  • پر طاوست مبین و پای بین  ** تا که س العین نگشاید کمین 
  • Tavus kuşu gibi kanadına bakma, ayağını gör ki kötü göz, sana bir pusu kurmasın.