-
پر خود میکند طاوسی به دشت ** یک حکیمی رفته بود آنجا بگشت
- Bir tavus kuşu, ovada kanatlarını yolmaktaydı. Hakimin biri gezmeye çıkmıştı.
-
گفت طاوسا چنین پر سنی ** بیدریغ از بیخ چون برمیکنی
- Onu görüp dedi ki: Ey tavus böyle güzelim kanatları nasıl oluyor da kökünden yolup atıyorsun? Hiç acımıyor musun?
-
خود دلت چون میدهد تا این حلل ** بر کنی اندازیش اندر وحل
- Bu süsü koparıp balçığa atmana gönlün nasıl razı oluyor?
-
هر پرت را از عزیزی و پسند ** حافظان در طی مصحف مینهند
- Hafızlar o tüyleri beğendiklerinden alıp mushafların arasına koyuyorlar.
-
بهر تحریک هوای سودمند ** از پر تو بادبیزن میکنند 540
- Halk, havalanmak için tüylerinden yelpazeler yapıyorlar.
-
این چه ناشکری و چه بیباکیست ** تو نمیدانی که نقاشش کیست
- Bu ne nankörlük bu ne cüret! Bilmiyor musun ki nakkaşın kim?
-
یا همیدانی و نازی میکنی ** قاصدا قلع طرازی میکنی
- Yahut da biliyor da nazlanıyor; mahsustan o süsleri yoluyorsun.
-
ای بسا نازا که گردد آن گناه ** افکند مر بنده را از چشم شاه
- Birçok naz vardır ki suç olur; kulu, padişahın gözünden düşürür.
-
ناز کردن خوشتر آید از شکر ** لیک کم خایش که دارد صد خطر
- Nazlanmak, şekerden tatlıdır ama az çiğne, yüzlerce tehlikesi vardır.
-
ایمن آبادست آن راه نیاز ** ترک نازش گیر و با آن ره بساز 545
- Niyaz yolu emin bir yoldur. Nazı bırak da o yola düş.